sivaslı yıldız
09.08.2007, 21:00
Zaman gazetesi yazarlarından Zeki ÇOL'dan alıntı, 1 ağustos 2007 tarihli köşe yazısıdır..
Giderek bir maço kültürüyle özdeşleşen futbol, kadını neden reddediyordu? Onca niteliksizin, beceriksizin, düzeysizin bile görev yaptığı yönetimlerde, kadına neden yer verilmiyordu? Ya da eksikliklerini gidermek, yanlışlarını düzeltmek, sivriliklerini törpülemek yerine neden bu tahammülsüzlük gösteriliyordu?
Yoksa futbolda gizli bir homongolosluk mu vardı?
Ufak bir araştırmayla yola çıktım ve 311 yöneticinin görev yaptığı Süper Lig kulüplerinde, sadece bir kadın yöneticiye rastladım. O da Denizlispor'da, Berrin Sivri'ye.
Tribüne bayan izleyici çekmek için sırası geldiğinde kampanyalar düzenleyen Türk futbolu, karşı cinsten şiddet olaylarının azaltılmasında faydalanmak istiyordu... Hatta giderek artan bayan ilgisinden ekonomik kazanımlar da elde etmek istiyordu. Ama kadının futbol yönetimine katılmasına yıllardan beri ördüğü kalın duvarla set çekiyordu.
Evet, bu artık gizli de değil açık bir sportif homongolosluktu!
Lafa geldiğinde başımızın tacı olan, bilimde, sanatta, ticarette, sanayide, ekonomide, yargıda en önemli, en kritik görevleri başarıyla üstlenen Türk kadınına Türk futbolu inanmıyor, güvenmiyor ve eksik eteğe rol vermiyordu!
Peki Süper Lig'de böylesine bir reddediş yaşanıyordu da Türkiye'nin spor yönetiminde durum çok mu farklıydı? Tüm federasyonların yönetim kadrolarına baktım, şaşılacak bir benzerlik üç aşağı beş yukarı onların yapısında da vardı. 57 spor federasyonunun toplam yönetim kadroları 855 kişiden oluşuyordu. Ve bunların 15'inde, topu topu 33 bayan yönetici görev yapıyordu. Bir başka deyişle yüzde 3,8'lik bir azınlık!
Gördüm ki bu kadın düşmanlığı futbola değil, spora özgü!
Avrupa ya da dünya şampiyonu çıkardığında fiyakasından geçilmeyen, olimpiyat şampiyonu çıkardığında "İşte çağdaş Türk kadını" diye böbürlenen Türk sporu, o çağdaşlığı yalnızca bir hamaset edebiyatı çerçevesinde sınırlandırıyor ve kadını spor yönetimine taşıyarak sergilemeyi maalesef zul addediyor! Bu sığ yaklaşım, aslında ne ilginçtir "Bayan sporcu sayısı artmalı" diyebiliyor. Bayan izleyici sayısı fazlalaşsın istiyor. Bayan hakem, bayan antrenör, yetiştirirken de benzer söylemlerle ortaya çıkıyor. Ama iş yönetim kadrolarına gelince, orada şiddetli bir direnci gösteriyor.
Aslına bakarsanız Türk sporu sözde kadını önemsiyor, özde kadına hiç değer vermiyor! Çünkü sporun erkekler korosu, çok sesliliğe tahammül edemiyor. Yıllardır süregelen bu ezber bozulsun istemiyor. İnanılmaz bir tutuculukla düşmeyen son kalesi gibi gördüğü sporda, "kadın istilasını" reddediyor!
Türk sporunun kadın yöneticileri
Neşe Gündoğan, Nazlı Nilüfer Emre (TMOK), Jülide Sonat (Basketbol Federasyonu), Selma Öğütçen (Bedensel Engelliler Federasyonu), Gülümser Kermen (Binicilik Federasyonu), Fethiye Taga, Sevda San, Sevinç Atay (Briç Federasyonu), Hülya Güven (Buz Pateni Federasyonu), Işık Sırma (Jimnastik Federasyonu), Yonca Evcimik, Songül Kavak, Asena (Dans Federasyonu), Ayşegül Çakmak, Gülfem Ersöz, Zerrin Yazıcı, Aysel Pehlivan, Aşkım Sağıroğlu (Herkes İçin Spor Federasyonu), Müge Anlı, Neşe Zara Ulus (Halk Oyunları Federasyonu), Müge Polatkan Kılavuz (Motosiklet Federasyonu), Gülkız Tulay (Satranç Federasyonu), Simin Arat (Sutopu Federasyonu), Zeynep Engin, Ayda Uluç (Tenis Federasyonu), Suzan Niyazi, Tülay Özmen (Triatlon Federasyonu), Sedefhan Oğuz (Üniversite Sporları Federasyonu), Hatun Albayrak (Vücut Geliştirme Federasyonu), Nazlı Nilüfer İmre, Neyir Zeynep Atabay, Neşe Elmasoğlu (Yelken Federasyonu), Pervin Bulut, Zeynep Karamehmet (Yüzme Federasyonu), Fatma Baş (Zihinsel Engelliler Federasyonu), Berrin Sivri (Denizlispor).
Giderek bir maço kültürüyle özdeşleşen futbol, kadını neden reddediyordu? Onca niteliksizin, beceriksizin, düzeysizin bile görev yaptığı yönetimlerde, kadına neden yer verilmiyordu? Ya da eksikliklerini gidermek, yanlışlarını düzeltmek, sivriliklerini törpülemek yerine neden bu tahammülsüzlük gösteriliyordu?
Yoksa futbolda gizli bir homongolosluk mu vardı?
Ufak bir araştırmayla yola çıktım ve 311 yöneticinin görev yaptığı Süper Lig kulüplerinde, sadece bir kadın yöneticiye rastladım. O da Denizlispor'da, Berrin Sivri'ye.
Tribüne bayan izleyici çekmek için sırası geldiğinde kampanyalar düzenleyen Türk futbolu, karşı cinsten şiddet olaylarının azaltılmasında faydalanmak istiyordu... Hatta giderek artan bayan ilgisinden ekonomik kazanımlar da elde etmek istiyordu. Ama kadının futbol yönetimine katılmasına yıllardan beri ördüğü kalın duvarla set çekiyordu.
Evet, bu artık gizli de değil açık bir sportif homongolosluktu!
Lafa geldiğinde başımızın tacı olan, bilimde, sanatta, ticarette, sanayide, ekonomide, yargıda en önemli, en kritik görevleri başarıyla üstlenen Türk kadınına Türk futbolu inanmıyor, güvenmiyor ve eksik eteğe rol vermiyordu!
Peki Süper Lig'de böylesine bir reddediş yaşanıyordu da Türkiye'nin spor yönetiminde durum çok mu farklıydı? Tüm federasyonların yönetim kadrolarına baktım, şaşılacak bir benzerlik üç aşağı beş yukarı onların yapısında da vardı. 57 spor federasyonunun toplam yönetim kadroları 855 kişiden oluşuyordu. Ve bunların 15'inde, topu topu 33 bayan yönetici görev yapıyordu. Bir başka deyişle yüzde 3,8'lik bir azınlık!
Gördüm ki bu kadın düşmanlığı futbola değil, spora özgü!
Avrupa ya da dünya şampiyonu çıkardığında fiyakasından geçilmeyen, olimpiyat şampiyonu çıkardığında "İşte çağdaş Türk kadını" diye böbürlenen Türk sporu, o çağdaşlığı yalnızca bir hamaset edebiyatı çerçevesinde sınırlandırıyor ve kadını spor yönetimine taşıyarak sergilemeyi maalesef zul addediyor! Bu sığ yaklaşım, aslında ne ilginçtir "Bayan sporcu sayısı artmalı" diyebiliyor. Bayan izleyici sayısı fazlalaşsın istiyor. Bayan hakem, bayan antrenör, yetiştirirken de benzer söylemlerle ortaya çıkıyor. Ama iş yönetim kadrolarına gelince, orada şiddetli bir direnci gösteriyor.
Aslına bakarsanız Türk sporu sözde kadını önemsiyor, özde kadına hiç değer vermiyor! Çünkü sporun erkekler korosu, çok sesliliğe tahammül edemiyor. Yıllardır süregelen bu ezber bozulsun istemiyor. İnanılmaz bir tutuculukla düşmeyen son kalesi gibi gördüğü sporda, "kadın istilasını" reddediyor!
Türk sporunun kadın yöneticileri
Neşe Gündoğan, Nazlı Nilüfer Emre (TMOK), Jülide Sonat (Basketbol Federasyonu), Selma Öğütçen (Bedensel Engelliler Federasyonu), Gülümser Kermen (Binicilik Federasyonu), Fethiye Taga, Sevda San, Sevinç Atay (Briç Federasyonu), Hülya Güven (Buz Pateni Federasyonu), Işık Sırma (Jimnastik Federasyonu), Yonca Evcimik, Songül Kavak, Asena (Dans Federasyonu), Ayşegül Çakmak, Gülfem Ersöz, Zerrin Yazıcı, Aysel Pehlivan, Aşkım Sağıroğlu (Herkes İçin Spor Federasyonu), Müge Anlı, Neşe Zara Ulus (Halk Oyunları Federasyonu), Müge Polatkan Kılavuz (Motosiklet Federasyonu), Gülkız Tulay (Satranç Federasyonu), Simin Arat (Sutopu Federasyonu), Zeynep Engin, Ayda Uluç (Tenis Federasyonu), Suzan Niyazi, Tülay Özmen (Triatlon Federasyonu), Sedefhan Oğuz (Üniversite Sporları Federasyonu), Hatun Albayrak (Vücut Geliştirme Federasyonu), Nazlı Nilüfer İmre, Neyir Zeynep Atabay, Neşe Elmasoğlu (Yelken Federasyonu), Pervin Bulut, Zeynep Karamehmet (Yüzme Federasyonu), Fatma Baş (Zihinsel Engelliler Federasyonu), Berrin Sivri (Denizlispor).