Orijinalini görmek için tıklayınız : MEHMET AKİF ERSOY


drummer
27.12.2005, 13:11
BUGÜN İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİMİZ,MÜBAREK İNSAN MEHMET AKİF ERSOYUN HAKKA YÜRÜYÜŞÜNÜN YILDÖNÜMÜ.
ONU RAHMETLE,SAYGIYLA,ŞÜKRANLA ANIYORUZ.
ONUN İÇİN MUTLAKA BİR ŞEYLER YAZIN.
MÜMKÜNSE KENDİ FİKİRLERİNİNİZ OLSUN

drummer
27.12.2005, 13:14
İSTİKLAL MARŞI


Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Bu ne şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,
Hakkıdır, Hak'ka tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasil böyle bir imanı boğar.
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmiş canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vaadettiği günler Hak'kın;
Kimbilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak" diyerek geçme, tanı!
Düşün, altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cani, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi sudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin goğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım;
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de safaklar gibi ey şanlı hilal;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy 1873-1936

eren1
27.12.2005, 13:17
istiklal marşımızın şaiiri Mehmet Akif Ersoyun 69. ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz..



bu vatan sana ve senin gibi vatan sevdalısı insanlara minnettardır büyük şaiir..

drummer
27.12.2005, 13:19
MİLLÎ MARŞ VE EDEBÎ METİN OLARAK İSTİKLÂL MARŞI

Prof.Dr. M.Orhan OKAY

E. Yeni Türk Edebiyatı Profesörü

Günümüze kadar gelen tarihî bilgilerin ışığında, Türk millî marşı yarışmasına 724 şiirin katılmış olduğunu biliyoruz. Bu şiirlerini tamamını ihtiva eden bir dosya maalesef mevcut değil. Yalnız bunlar arasında bir heyetin seçerek Meclis’e takdim ettiği yedi şiirden biri o sırada kabul edilmiş olsaydı yalnız zayıf bir millî marşımız olmakla kalmıyacak, aynı zamanda, belki Türkçe’nin en güzel şiirlerinden birine sahip olamayacaktık.

Birinci Büyük Millet Meclisi hükümetinin Maarif Vekili Hamdullah Suphi de bizim şimdiki endişemizi o günden hissetmiş olmalıydı ki araya aracılar sokarak Mehmed Akif Bey’in yarışmaya mutlaka katılmasının teminini ısrarla istemiştir.

Aradaki para mükâfatının kaldırılması şartıyla yarışmaya katılan Mehmed Akif’in İstiklâl Marşı’nı tamamlayıp Maarif Vekâletine gönderdiği, fakat henüz sonuç alınmadığı günlerde manzume ilk defa Sebilürreşad dergisinde çıkar. Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır:



“Kahraman Ordumuza”.



İstiklâl Marşı’nı okurken ve dinlerken bu ithafın değerini ve önemini hatırdan çıkarmamak lâzımdır. O kahraman ordu ki, marşın yazıldığı çetin mücadele yıllarında kadın erkek her ferdiyle bütün bir milletin kendisiydi. Demek ki “Kahraman Ordumuza” ithafı, aynı zamanda “Kahraman Milletimize” manasını da taşımaktaydı.



Şimdi, Mehmed Akif’in İstiklâl Marşı’nı Safahat’a niçin koydurmadığı ve “O benim değil, milletimindir” dediği üzerinde biraz daha durabiliriz. Akif’in bu sözünün gerçek manası sadece bu şiiri, her ferdi kahraman birer nefer olan millete ithaf etmiş olmaktan mı ibarettir? Yoksa “O benim değil, milletimindir” demesinin başka bir anlamı mı vardır?



Dünyada millî marşların güfteleri, bir şairin kaleminin mahsûlü olmakla beraber, onu benimseyecek, yıllarca, yüzyıllarca dilinden düşürmeyecek olan milletin de karakterini aksettirmek gibi bir özelliği beraberinde taşırlar. Bu bakımdan birçok millî marş şairinin adı çok defa unutulur; bir milletin kuruluşunda, tarihi bilinmeyen devirlerde teşekkül eden destanlar gibi anonimleşir.



Millî marş tabiri, bu özellikleri taşıyan şiirlerin bütün dünyada yaygın olan ortak adıdır. Bazı millî marşların ayrıca isimleri de vardır. Bu isimler o milletin bir vasfını veya marşın yazıldığı, kabul edildiği sıradaki olağanüstü bir hadiseyi işaret eder.



Bizim millî marşımızın, dünya millî marşları arasında ayrı bir yeri vardır. Millî marşımızın adı “İstiklâl”dir. Bu kavram milletimizin çok önemli bir karakterini belirtmektedir. Tarihler, bilinen en eski çağlardan günümüze kadar Türklerin on altı, elli veya yüz küsur devlet kurmuş olduğunu yazarlar. Bu sayının azlığı veya çokluğu, devlet tarifinin farklılığından kaynaklanmaktadır ve pek de önemli değildir. Asıl önemli olan, milletimizin tarihinde, hiçbir devirde devletsiz bulunmadığıdır. Yazılı en eski Türkçe metinlerden olan Orhun Kitabeleri’nde de sık sık vurgulanan, Türk milletinin hür ve müstakil yaşamaya alışmış olmasıdır. Akif’in



Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım

Yırtarım dağları, enginlere sığmaz, taşarım



mısralarında Türk milletinin tarihinin bilinen en eski devirlerinden gelen bu değişmez karakterine işaret vardır.



Devletin çeşitli tarifleri varsa da bütün bu tariflerin içinde değişmeyen ve her zaman var olan unsur, istiklâldir. Millî marşımız, milletimizin işte bu hiç değişmeyen karakterinin yakın çağdaki tezahürü olan bir mücadelenin içinden çıkmıştır. Yirminci yüzyıl başlarında, istiklâline sahip yegâne Türk birliği Osmanlı Devleti’ydi. Hatta bağımsız yegâne İslâm devleti de Osmanlıydı. Millî marşımız, işte bu devletin, adına medeniyet denilen tek dişi kalmış bir canavar tarafından yok edilme niyet ve teşebbüslerine karşı verilmiş bir kavganın içinden doğmuştur. Onun için adı “İstiklâl Marşı”dır. Onun için manzume İstiklâl’le başlar ve İstiklâl’le biter. Ayrıca şiirin başka kıtalarında, başka mısralarında İstiklâl kelimesi geçmese de zikredilmemiş bir istiklâl değişik motiflerle kendini hissettirir: “Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” mısraında olduğu gibi. Çünkü sancak da aslında bir milletin istiklâlinin sembolüdür. Marşımızın bu ilk mısraında da bayrak, istiklâlin sembolü olarak, hiç sönmeyeceği müjdesiyle birlikte gelir. Hem de “Korkma!” haykırışıyla zihinleri, gönülleri, yürekleri bir çığlık halinde doldurarak.



Bestelenmiş iki kıtasının sonunda ve bütün manzumenin sonunda tekrarlanan mısra “Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl”dir. Bu mısralarda milletimizin iki mühim karakteri bir arada belirtilmiştir. Biri, biraz önce belirttiğim, hiçbir devirde kaybetmediği istiklâlin onun hakkı olduğu. İkinci ise bu hakkın, istiklâl hakkının, iman duygusuyla beraber doğuşudur. İman duygusunu son mısradaki ikinci Hak kelimesinden çıkarıyoruz. Bu Hak, Allah manasındadır. Böylece millî marşımızda milletimizin dinî ve millî karakteri birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak ifade edilmiş olmaktadır.



Görüldüğü gibi, millî marşımızın adı tesadüfî değildir. Hatta yazıldığı yıllardaki şartları düşünerek, sadece şairinin ümit ve temennisinden de ibaret olmadığı söyleyelim. Hak kelimesinin dilimizde kullanılış manalarıyla sanat halinde ifade edilmiş bir gerçeğin ta kendisidir.



Millî marş güftelerinin bir özelliği de, içinden çıktığı milletin yaşadığı olağanüstü bir hali, bilhassa büyük felâketli zamanları, bunların arkasındaki büyük ümitleri ve zaferleri aksettirmesidir. Meselenin herkesçe bilinen tarihî teferruatı üzerinde durmaya gerek görmüyorum. Bir millî marş güftesi yazılmasının Akif’e teklifi ile İstiklâl Marşı’nın Büyük Millet Meclisi’nce kabulü tarihleri, 1920 Aralık ayı ile 1921 Mart’ı arasına rastlamaktadır. Bu tarihler İstiklâl Mücadelelerinin en kritik aylarıdır. Millî Marşımızın, “Korkma!” hitabıyla başlaması, iyi niyetli olmayan bazı itirazlara sebep olmuştur. Aslında Akif’in, şiirine bu hitapla başlaması çok manidardır. Yalnız dönemin şartlarını çok iyi bilmek gerekir. Batılı devletlerin silâhlandırdığı Yunanlıların Anadolu içlerine yürümesi, Birinci İnönü Muharebesi, iç isyanlar ve bunların bastırılması gibi olayların vuku bulduğu zamanlardır. Meclis ve onunla beraber bütün bir Türk milleti korku, ümit, ümitsizlik, zafer ve sevinç haberlerini, duygularını, heyecanlarını arka arkaya ve birbirine karışmış halde yaşıyordu. İşte bu yeis günlerinde “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” hitabıyla başlayan ve “Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl” mısraıyla devam eden İstiklâl Marşı doğmaktadır. Millî Marşımızın “Korkma!” diye başlaması boşuna değildir. Ümitsizliğin, inanç yokluğundan geldiğini haber veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu manzume ile var olma azmini, imanını, iradesini yeniden bulmuştur. Onun için İstiklâl Marşı, bir milletin ölüm-kalım çağının destanıdır. Millî Mücadele’nin ne gibi zor hatta başarılması imkânsız gibi görünen şartlar altında yapıldığı malûmdur. Adına medeniyet denilen ve her türlü teknik donanımı haiz düşmanın, en güçlü ve yeni silâhlarla saldırarak yağma etmek istediği bir vatanda Türk milletinin güvendiği en önemli silâh imanıdır. Bu imanı hem dinî manada vatan için şehadet inancına, hem millî manada kendine güven olarak düşünebiliriz. Millî Mücadele’nin kazanılmasında Türk milletinin istiklâline düşkün bir millet olması yanında, sadakatle bağlı olduğu dinî inançların rolü unutulmamalıdır. Milletinin sinesindeki bu gücü bilen Mehmed Akif ona bu tarafıyla seslenmektedir:



Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var

Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar

Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar

drummer
27.12.2005, 13:19
Nihayet millî marşların üçüncü bir hususiyeti olarak, anonim karakteri taşıması meselesine geliyorum. Yani tıpkı destanlar gibi, milletçe yaşanmış, milletçe yaratılmış, sahibi bilinmeyen anonim karakterde bir şiir olması. İstiklâl Marşı anonim bir şiir değildir. Ancak Akif’in, bu marş için açılmış yarışmaya ne şartlar altında katıldığını, yahut katılmayıp ısrar üzerine sonradan ne şartlar altında şiirini gönderdiğini biliyoruz. Akif’in bu yarışmaya katılmamasındaki felsefesi açıktır: Millî marş güftesi ısmarlama olmaz. Ve marşın yazılmasından dolayı da para gibi hasis bir menfaat kabul edilemez.



Yarışmaya katılan yüzlerce şiirin beğenilmemesi, bir milleti temsil edecek, onun karakterinin sembolü olacak değerde bulunmaması, Akif’in haklı olduğunu göstermiştir. Her iki şart da Akif’in isteği üzerine kaldırılır. Yani şiir ne yarışma için ısmarlanmış olacak, ne de karşılığında para verilecektir. Akif’in şiiri zaten ısmarlama değildi. O çetin günlerde, yarışmadan çok önce tamamen samimi duygularıyla zaman zaman yazdığı birçok mısraını parça parça dostlarına okuyordu. Daha sonra Maarif Vekili’nin ısrarı ve dostlarının aracılığıyla yarışmaya katılmayı kabul eden Mehmed Akif, o zaman, ikamet ettiği mütevazi Taceddin Dergâhı’nın odasında iç sükûnetine çekildi. O uhrevî hava içinde milletinin azmiyle, iradesiyle kendi sanatını birleştirdi. Âdeta “ruhunun vahyini” duyarak taşa geçirircesine şiirini tamamladı.



Mehmed Akif’in bütün Safahat’ında, içinde yaşadığı topluma yabancı kalmadığını, onun dertleriyle nasıl hemdert olduğunu biliyoruz. Fakat hiçbir şiirinde, İstiklâl Marşı’nda olduğu kadar, âdetâ mistik bir ruhla, milletiyle beraber, milletiyle bir aynîleşme, özdeşleşme içinde olmamıştır. İşte bütün bu olağanüstü şartların birleşmesiyle Mehmed Akif’e göre İstiklâl Marşı artık kendisinin değil milletin ruhundan çıkmış bir şiir olmuştur, başka bir ifadeyle şiirinde milletini konuşturmuş bir medyum gibiydi. Bunun için onu Safahat’a almamış ve “o benim değil, milletimindir” demiştir.



Şimdi Akif’in bu vasiyetini ihmal etmeyerek, biraz da onun bu şiirde gösterdiği sanatına temas etmek istiyorum. İstiklâl Marşı’mızı, başka milletlerin millî marşlarından ayıran özellikleri zikrederken unutulmaması gereken bir karakterini de belirtmek gerekir. O da, şairinin Türkiye’de bütün bir millet tarafından bilinen bir şahsiyet olmasıdır. Dünyada millî marşların çoğu, adı duyulmamış veya o milletin edebiyat tarihlerinde önemli yeri olmayan şairlerin yazdıklarıdır. Hatta çoğunun edebî değeri zayıftır ve önemi sadece ortaya çıktığı dönemin heyecanlı bir hatırasını taşımaktan ibarettir. Mehmed Akif ise yalnız İstiklâl Marşı’nın şairi olarak değil, hemen bütün şiirleriyle zamanında da, günümüzde de en çok tanınan şairdir. Belki bütün milletimizce en çok benimsenen ve en çok okunan şairdir. Safahat’ın bugün, Türkiye’de hiçbir şiir kitabının ulaşamadığı defalarca basımıyla yüz binin çok üzerinde tiraja ulaşmış olması bunun açık bir delilidir. Akif’in şiirinde fanteziye yer yoktur. Kendi şiiri hakkında söylediği “Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri” mısraı da bu gerçeği gösterir. Akif kadar milletinin acılarını, mutluluklarını samimi olarak duyan, yaşayan ve yazan başka ikinci bir şairden bahsetmek kolay değildir.



Fakat o erişilmez tevazuu ile şiiri hakkında “samimiyeti ancak hüneri” demekteyse de, şiirinin, özellikle de İstiklâl Marşı’nın samimiyetinin dışında başka hünerleri vardır. İstiklâl Marşı edebî bir metin olarak da Türk şiirinin en güzel örneklerindendir.



İstiklâl Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir millî marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirik-hamasî şiirlerindendir. Son kıtası beş mısra olmak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşan ve aruzla yazılmış olan şiirin her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir ve her kıtanın, temayı teşkil eden duyguyla uyumlu ton ve vurguların yer aldığı sağlam bir nazım yapısı vardır. Hece vezninin yaygınlaştığı ve ciddi olarak rekabete giriştiği bir dönemde geleneksel şiirimizin vezni olan aruzun Akif’in kaleminde olağanüstü bir rahatlıkla kullanıldığını bütün tenkitçiler kabul eder. Alışılmışın dışında, beklenmeyen fakat bir sehl-i mümteni gibi şairin kolaylıkla yakaladığı kafiyeler, yer yer işlenen tema ile uyumlu iç kafiyeler şiirin ses zenginliğini oluşturur:



Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl



Uyarıcı, vurgulu tonda hitap ifadeleri:



Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

yahut

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!

veya

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!

mısraları gibi.



Fakat dua mısralarına geldiğinde Akif secdelere kapanırcasına büyük iradenin önünde diz çöker:

Ruhumun senden İlâhi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli



İşlenen temalar bakımından da sağlam bir yapısı olan İstiklâl Marşı’nda ilk iki kıtada bayrağa hitap eden şair, onun milletin varlığıyla beraber ebedî istiklâlini müjdeler. Şair üçüncü ve dördüncü kıtalarda Türk milleti adına konuşmakta, ebedî hürriyet aşkı ve imanıyla Batılıların maddî güçlerine karşı direneceğini söylemektedir. Türk askerine hitap eden beşinci ve altıncı kıtalar, üstünde yaşadığımız yerlerin alelâde bir toprak değil vatan olduğunu, onun düşmana çiğnetilmemesi gerektiğini telkin eder. Yedinci ve sekizinci kıtalarda sevilen pek çok şey kaybedilse bile vatanın kaybedilmemesini ve ezan seslerinin kesilmemesini niyaz eder. Dokuzuncu kıtada bu duası kabul edildiği takdirde kendi ruhunun da vecd içinde yükseleceğini söyler. Nihayet son kıtada yine bayrağa dönerek ona ve milletine ebediyen çöküş olmayacağını, hürriyetin ve istiklâlin ebediyen onun hakkı olduğu müjdesini tekrar eder.



Milletin iradesine ve Allah’ın müminlere vaad ettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine inanan Mehmed Akif’in şiirindeki özelliklerinden biri de millî ve ulvî değerler ile dinî motifleri dengeli bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir. Bayrak, hilâl, yıldız, hak, hürriyet, istiklâl, yurt, millet, ırk, vatan, kahramanlık gibi millî kavramlarla iman, şehâdet, helâl, cennet, Hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle uyum halinde ve zengin bir belâgatle kullanılmış, böylece Millî Mücadele’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki önemli kavram İstiklâl Marşı’nın da iki temel temasını oluşturmuştur.



Tam bir bütünlük gösteren, dört başı mamur bir şiir olan İstiklâl Marşı’nda mecazlar ve semboller de ifade sanatı bakımından manzumeyi zenginleştirmiştir. Bu kısa konuşma içinde bunları açıklamak değil sadece bu sanatların adlarını sıralamak bile mümkün değildir. Manzumenin her mısraı, her ibaresi, her kelimesi ses ve mana bakımından birbiriyle ilişkilidir. Hemen her kelime, her kavram aslî ve mecazî manalarıyla şiirde yerlerini almıştır.



Bütün bu vasıflarıyla İstiklâl Marşı tek taşı bile yerinden oynatılmayacak muhkem, harikulâde bir ses, söz ve mana mimarîsidir.

GuNaY
27.12.2005, 13:24
BUGÜN İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİMİZ,MÜBAREK İNSAN MEHMET AKİF ERSOYUN HAKKA YÜRÜYÜŞÜNÜN YILDÖNÜMÜ.
ONU RAHMETLE,SAYGIYLA,ŞÜKRANLA ANIYORUZ.
ONUN İÇİN MUTLAKA BİR ŞEYLER YAZIN.
MÜMKÜNSE KENDİ FİKİRLERİNİNİZ OLSUN
Sayın Ersoy bu ülkede yeri doldurulamayacak yazarlarımızdan, hem yazı hemde kişiliğiyle herkese örnek bir şahsiyettir...
ruhu sad olsun....

shadow3458
27.12.2005, 13:28
YÜCE TÜRK MİLLETİNE BU ANLAM DOLU ŞAHESER MARŞI YAPTIĞI İÇİN KENDİSİNE SONSUZ TEŞEKKÜRLER ALLAH MEKANINI CENNET EYLESİN.


NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

drummer
27.12.2005, 13:31
Betül AŞIK
asbetul@hotmail.com



''Hakkıdır Hak'ka tapan milletimin istiklal''

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve özlemle anıyoruz.1877 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Ersoy,27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir.

Asıl mesleği veterinerlik olan Mehmet Akif'in hayatını kısaca anlatmaya çalışalım.İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başlayan şair,orta öğreniminden sonra mülkiye mektebine devam eder...

Babasının vefatı ve akabinde gelen sıkıntılar,maliye mektebinden ayrılmasına sebep olmuştur...Başladığı veterinerlik okulunu ise birincilikle bitirir...

Memuriyet hayatı 1893'ten 1913 yılına kadar sürer.Rumeli,Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıklarının tedavisi konusunda büyük başarılara imza atmıştır.

Akif,çalışma hayatı dışında kendini yetiştirmeye gayret göstermiş,yabancı dile olan ilgisi Fransızca ve Farsça öğrenmesini sağlamıştır.Yazı ve şiirlerini hiç bir zaman geçim kaynağı olarak görmemiştir.

Savaş döneminde,vatan müdafaasının önemini anlatmak için hutbelerle halkı istiklalini muhafaza etmek için savaşa çağıran büyük şair,milli mücadele ruhunun yayılması üzerine Anadolu'ya gitti.Konya'daki ayaklanmanın bastırılmasında büyük rol oynadı.Vermiş olduğu vaazlar neşredilerek ülkenin her tarafına dağıtıldı.

1920 yılında.Burdur Milletvekili seçildi.17 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşını yazdı.İstiklal Marşı,Türkiye'nin düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı.Amac;saldırgan düşmana karşı Anadolu'da tutuşan heyecanı korumak,ulusal inancı canlı tutmaktı.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma düzenler ve birinci gelen şiir için 500 lira ödül koyar.Yarışmaya 734 şiir gönderilir.Kurul tarafından elemeler yapılır ve 6 adet şiir kalır geriye.Fakat onlarda beğenilmez...

Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif,para ödülünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle yarışmaya katılmamıştır.Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi,Akif'in meclisteki sıra arkadaşı olan Balıkesir Milletvekili Hasan Basri'den yardım ister.Ve Hasan Basri para ödülünden vaz geçildiğini anlatarak Akif'i ikna eder.

Evet,bu asalet karşısında mahcubiyet duymamak mümkün mü? Paranın herşey olduğu bu devirde utanmak bile çaba gerektiriyor.Konuyu dağıtmadan bu vakur insanın hayatını anlatmaya devam edelim kalemimiz döndüğünce....

Akif'in,48 saatte yazdığı eşsiz eseri Milli Eğitim Bakanlığına sunuldu.Diğer 6 şiirle birlikte ordu komutanlığına gönderildi.Komutanlar Akif'in şiirini birinci sıraya almışlardı.Mecliste çoğunlukla kabul edilen şiir,sık sık alkışlarla kesilerek okunmaya devam edildi.

Marşı söylerken insanları ayakta fazla tutup yormama noktasındada çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalar sırasında Atatürk;Türk ulusunun davasını anlatışı açısından büyük anlamı olan,bilhassa şu mısraların marştan çıkartılmasının doğru olmayacağını söylemiştir ve;''Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğm vecizeler işta bunlardır'' diyerek,aşağıdaki satırları işaret etmiştir:

''HAKKIDIR HÜR YAŞAMIŞ BAYRAĞIMIN HÜRRİYET,
HAKKIDIR HAK'KA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL''

İstiklal Marşını kahraman şehidlere ve Türk milletine armağan eden Mehmet Akif,milletini ve dinini seven,merhametli bir mizaca sahip ve İstiklal Marşı şairi olması sebebi ile Milli Şair ünvanınıda hakkıyla elde etmiş bir değerdir,öyle bir değer ki,İstiklal Marşı şiirini millet için yazdığını belirtmiş ve Safahat' ına almamıştır.

1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri veren Akif, kalan vakitlerinde Kur'an-ı kerim tercümesi ile de uğraşıyordu.Bu dönemde yakalandığı ağır bir hastalık sebebi ile İstanbul'a döndü.Uzun süre hastahanede tedavi gördüysede olumlu bir sonuç alınamadı ve 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etti.Kabri İstanbul Edirnekapı Mezarlığındadır.

Akif,Türk tarihinin en önde gelen destan şairlerinden biridir.Şiirlerinde vatanseverlik,samimiyet,istikl al,ahlaki değerleri telkin ederken,öte yandan da riyakarlık,korkaklık,tembellik ,yalakalık gibi( günden güne çökmemizi sağlayan)kavramlarada savaş açmıştı.....

Mehmet Akif Doğu'ya ve Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkmıştır.Her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlı kalacağını savunmuştur.Batılı yeniliklerin edebiyata zarar vereceğini düşünerek;''edepsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği''anlayışına bağlı kalmıştır.

Buradan da anlıyoruz ki,Batılılaşma denilen garabetle de ciddi mücadeleler vermiş Milli Şair...Geçmişten ibret almaktaki noksanlığımızı ise bakın nasıl dile getirmiş:

KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış.....ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
''Tarih''i ''tekerrür'' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı,tekerrür mü ederdi....

Ve sözde tevekkül eden mıymıntılara neler demiş Akif:
Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan
Ma'na'yı tevekkül bumudur?Hey gidi nadan!
Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu.
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Edebiyatımızda ''toplum için sanat'' akımının başlıca temsilcilerinden olan ve,şairliğinin ötesinde gerçek bir vatan ve Hak aşığı olan Mehmet Akif Ersoy'u satırlara sığdırmak elbette mümkün değil....En azından yüzüne tükürdüğü mıymıntılardan,dalkavuklardan, yalakalardan,yalancılardan olmamayı dilemekte bir adımdır diyorum ve o güzel insana saadet ve selamet dileklerimi sunuyorum...

Tükürün,milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün,onlara alkış dağıtan kahpelere...
Tükürün,ehi salibin o hayasız yüzüne,
Tükürün,onların asla güvenilmez sözüne...
Medeniyet denen maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün...
Hele ilanı zamanında şu mel'un harbın,
''Bize efkar-ı umumiyesi lazım garbın ,o da ALLAH'I bırakmakla olur''herzesini,
Halka iman gibi telkin ile,dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol TÜKÜRÜN!...

MEHMET AKİF ERSOY

LütfiÜnal
27.12.2005, 13:39
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy Osmanliya yapilan ihanetleri Dogu cephesinde,bati cephesinde ve savasin her alaninda bizzat yasayarak bu mana ve duygu dolu marsi yazmis.Maalesef bu marsin manasini anlayan insanlar her gün biraz daha azalmakta.Isterseniz bugün TV kanalarina bakalim bu habere ne kadar zaman ayiracaklar.Diana nin ölüm yildönümünde saatlerce haber yapan ve cirkin hayatini anlatan kanallar ne anlatacak bakalim.
Allah ruhunu sad etsin.

GuNaY
27.12.2005, 13:47
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy Osmanliya yapilan ihanetleri Dogu cephesinde,bati cephesinde ve savasin her alaninda bizzat yasayarak bu mana ve duygu dolu marsi yazmis.Maalesef bu marsin manasini anlayan insanlar her gün biraz daha azalmakta.Isterseniz bugün TV kanalarina bakalim bu habere ne kadar zaman ayiracaklar.Diana nin ölüm yildönümünde saatlerce haber yapan ve cirkin hayatini anlatan kanallar ne anlatacak bakalim.
Allah ruhunu sad etsin.
insanlara hak ettikleri değeri vermeyen bir medya var, ancak bununda üzerine durmazlarsa artık diyecek bişey yok tabiki...

drummer
27.12.2005, 13:49
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy Osmanliya yapilan ihanetleri Dogu cephesinde,bati cephesinde ve savasin her alaninda bizzat yasayarak bu mana ve duygu dolu marsi yazmis.Maalesef bu marsin manasini anlayan insanlar her gün biraz daha azalmakta.Isterseniz bugün TV kanalarina bakalim bu habere ne kadar zaman ayiracaklar.Diana nin ölüm yildönümünde saatlerce haber yapan ve cirkin hayatini anlatan kanallar ne anlatacak bakalim.
Allah ruhunu sad etsin.
çok haklısın lütfi abi
artık kimse istiklal marşının ne anlatmak istediğini anlamak istemiyor.
ben bu gün tvye bakarken kanald de vaginusmus denen kadın hastalığından bahsediyordu son haftalarda en çok konuşulan konu bu.
<vaginusmus;kadının kasılma sonucu cinsel birleşme yapamaması>
biz ülke olarak artık en önemli sorun olarak bunları hedef seçmişiz.
tarihimizden utanır olmuşuz.
geçmişimize söğmeyi maharet saymışız artık.
o kurtuluş savaşındaki şehitlerimizin kemikleri sızlıyordur şimdi.
atatürkün,mehmet akifin,enver paşanın,fevzi paşanın ve daha nice insanların kemikleri sızlıyordur inanın.
biz sahiden o büyük ecdatın torunlarımıyız.
ben tanıyamıyorum.

Kaptan-58
27.12.2005, 13:55
Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (1873 - 1936)


İstiklâl Marşı şâiri. Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.

Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif'in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.

Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn'da edebiyat dersleri vermiştir.

1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.

Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm'de yayınlanır.

1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı'nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.

1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur'ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan'a gitti. Ağustos 1936'da Antakya'ya geldi. Mısır'a hasta olarak döndü.

Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul'a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.

Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir. İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da "Millî Şâir" ismini almıştır.

Şairin en büyük eseri Safahat genel adı altında toplanan şiirleri şu 7 kitaptan oluşmuştur:

1.Kitap: Safahat (1911)

2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912)

3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913)

4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914)

5. Kitap: Hatıralar (1917)

6. Kitap: Asım (1924)

7. Kitap: Gölgeler (1933).

Kaptan-58
27.12.2005, 13:56
ÇANAKKALE ZAFERİNİ NE GÜZEL ANLATMIŞ DEĞİL Mİ ??

ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE


Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların, yükleniyor dördü beşi



Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,



Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!



Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.



Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...



Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.



Herc ü merc ettiğin edvara yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.



"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;



Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;



Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;



Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,



Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;



Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.



Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,



Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki islamı kuşatmış, doğuyorken hüsran,



O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;



Sen ki; a'şara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...



Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Kaptan-58
27.12.2005, 13:59
CENK MARŞI


ey sürüden arkaya kalmış yiğit

arkadaşın gitti haydi sen de git

bak ne diyor ceddi şehidin işit

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola.



eşele bir yerleri örten karı

ot değil onlar dedenin saçları

dinle şehit sesleridir rüzgarı

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek on safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola

haydi levent asker uğurlar ola



yerleri yırtan sel olup taşmalı

dağ demeyip taş demeyip aşmalı

sende ki coşkunluğa er şaşmalı

kahraman askerim uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

haydi levent asker uğurlar ola

haydi git evladım uğurlar ola.

DJMuRaT
27.12.2005, 14:03
her ne kadar bazı çevreler Şanlı İstiklal Marşımızın yerine alternatif bi marş çabası içinde olsalarda bu vatan yaşadıkça ve bizler oldukça bu Marş her zman söylenecektir.....Mehmet Akif'in ruhu şad olsun...

Kaptan-58
27.12.2005, 14:28
her ne kadar bazı çevreler Şanlı İstiklal Marşımızın yerine alternatif bi marş çabası içinde olsalarda bu vatan yaşadıkça ve bizler oldukça bu Marş her zman söylenecektir.....Mehmet Akif'in ruhu şad olsun...

MEHMET AKİFİN VE ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞAAD OLSUN.. HİÇBİR KUVVET İSTİKLAL MARŞININ SÖYLENMESİNİ ENGELLEYEMEZ.... ŞU AN DÜNYANIN 53 DEN FAZLA ÜLKEDE HER SABAH İSTİKLAL MARŞIMIZ OKUNUYOO.. İNŞALLAH KİMSEDE BUNU ENGELLEYEMEZ...

DJMuRaT
27.12.2005, 14:31
MEHMET AKİFİN VE ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞAAD OLSUN.. HİÇBİR KUVVET İSTİKLAL MARŞININ SÖYLENMESİNİ ENGELLEYEMEZ.... ŞU AN DÜNYANIN 53 DEN FAZLA ÜLKEDE HER SABAH İSTİKLAL MARŞIMIZ OKUNUYOO.. İNŞALLAH KİMSEDE BUNU ENGELLEYEMEZ...


inşallah ....Yüce Allah ülkemizi bölmek isteyen ,bu bayrağın dalgalanmasına mani olmak isteyenlerin belasını versin...

Serd@r
27.12.2005, 14:32
Büyük şair usta yazar ve Allah dostu MEHMET AKİF ERSOY için ne yazsak az olur onu anlatmaya ne kelimeler yeter nede cümleler.Kendisine Yüce Allahtan rahmet diliyoruz,mekanı cennet olur inşallah!

Arif Coşkun
27.12.2005, 15:36
Bu özel kanalların böyle,mantar gibi çoğalmaları hiçde iyi olmamıştır ülkemiz adına,sanatçılıkla alakası olmayanları saçını başını dağıtıp sanatçıymış gibi toplum önüne sunmaları,bunlarıda çocuk ve gençlerin örnek almaları toplumumuz adına öz değerleri ve ahlak gibi kavramlarınızı alıp götürmesine ön ayak olmuştur görüntülü medya. TV. ler çeşitli programlar adı altında Türk ahlakı ve adetlerine darbe vuracak nitelikte programlar yapmışlardır.Ramazan ayı gelince müslüman olan diğer aylarda bildiğini okuyan birer kanal durumuna gelmişlerdir.Demokrasi var,özgürlük var adına bunları engelleyecek ne yazıkki ne bir yasa nede bir kanun çıkmıştır.İşin kısacası ahlaki kültürümüzün yozlaşmasına neden olmuştur.Tarihimize sahip çıkacağımız yere onları rencide edilen yayınlara göz yumulmuştur. Bu kanalları Türk ahlakına uygun geçmişine sahip çıkan birer kanal haline getirmek sanırım kolay olmayacaktır.Herkese sabır diliyorum.
Saygılar

BOZKURT58
27.12.2005, 15:50
Rahmetle aniyorum..
Müslümanlık Nerede!
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;
İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigar,
Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına?
Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar?
Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?
Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi?
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!...
"His" denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi! Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!...
Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok:
Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nakus-u izmihaliniz...
Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!
Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, na'şa benzer kavm için durmak haram!...
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.

Mehmed Akif 1913


<a href="http://img504.imageshack.us/my.php?image=ocakwall77rh.jpg" target="_blank"><img src="http://img504.imageshack.us/img504/4706/ocakwall77rh.th.jpg" border="0" alt="Free Image Hosting at www.ImageShack.us" /></a>

5841
27.12.2005, 15:51
BİR YURTSEVER USTA

Kimdi Akif?
Çağın vicdanı bir sanatçı, şair.
Bütün gerçek memleketseverler gibi asrının tanığı olan bir düşünür. Ülkesinin ve milletinin yaşadığı acıları, yıkımları, zulümleri en derin şekilde hissetmiş yaralı bir gönül adamı. Nihayet varolma mücadelesine coşkuyla katılmış bir kahraman.
Akif'i bilmek, tanımak, bugünümüzü, yarınımızı ve mazimizi bilmek ile eş anlamlıdır. Akif'i bilmeyen, Safahat'ı tanımayan birinin aydın olması mümkün değildir.
İstiklâl Marşı' mıza gelince. Safahat' in özüdür. Milletimizin birlik ve bütünlüğünün duyarlılığını, milli mücadelenin esaslarını ortaya koyan, yansıtan yegane şaheserdir. Burada bütün özlemlerimiz, özelliklerimiz, geleceğimiz ve geçmişimiz yer alıyor.
Mehmet Akif ve Safahat araştırıldığında bir şey karşımıza çıkıyor; Akif hayatı boyunca cehalete yüklendi, Safahat'ta eğitimsiz yaşamanın imkânsızlığını anlattı. Nifakların, ayrılıkların, milleti nasıl tarumar ettiğine dikkat çekti. Savaşta ve barışta' herkesin ve her kesimin uhdesine düşen görevi aktardı. Onun, için Safahat feryatlarla doludur. Akif de iman ile isyan arasında gel gitleri olan bir sanatçıdır. Bir kahramandır. Milleti birbirine kenetleyen bağı iyi yakalamıştır.
Dolayısıyla fikirleri yaşıyor. Vefatı ile kaybolmadı. Aradan geçen neredeyse bir asra yaklaşan zaman dilimi içinde bile taptaze.
Bir memleketsever usta, iman adamı, fedakar, mümtaz bir şahsiyet.
Bu eser bir belge ve bilgi mahiyetindedir. En az hata ile noktalamaya çalıştık. Dileğimiz araştırmacılara referans olsun. Faydalı olmak, bizi mutlu kılacaktır.

Mehmet Cemal Çiftçigüzeli

Mehmet Akif Ersoy
M.A.ERSOY GÜZEL BİR DİLLE ANLATILMİŞ

CÜSSKB-Aynur
27.12.2005, 16:01
arkadaşlar böyle devam ederseniz kilitlemek zorunda kalacağım.

eren1
27.12.2005, 16:02
Nilay hanım bu topic kilitlenmemeli

5841
27.12.2005, 16:09
NİLAY HAMIM TEŞEKKURLER .. BOYLESI İNSANLARIN ARAMIZA GIRMESİNE İZİN VERMEDİGİNİZ İÇİN SAG OLUN

Kaptan-58
27.12.2005, 16:10
NİLAY HAMIM TEŞEKKURLER .. BOYLESI İNSANLARIN ARAMIZA GIRMESİNE İZİN VERMEDİGİNİZ İÇİN SAG OLUN

bende katılıyorum...

eren1
27.12.2005, 16:46
Bastığın yerleri"toprak"diyerek geçme,tanı!
Düşün , altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun,incitme,yazıktır atanı ;
Verme ,dünyaları alsanda bu cennet vatanı.

CÜSSKB-Aynur
27.12.2005, 16:59
EY YOLCU


Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!..
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan
Yatıyor şimdi...Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!


Mehmet Akif ERSOY

BOZKURT58
27.12.2005, 17:17
YAŞAYAN AKİF

Burak Serdengeçti

Fikir ve şiir dünyamızda eşine az rastlanan bir dehanın aramızdan ayrılışını hatırlamak ve onu sevgiyle yad etmek, Asım'ın nesli olan gençlerin görevi olmalı.

Edebiyat tarihimizde mazlumun yanında ve onun dostu olan M. Akif, bu dünyada yalnız yaşadı ve yalnız öldü. Çevresinde üç beş kişi kalmış "Rejim muhalifi" damgasını yemiş eski bir şair olarak "İstiklal Marşı" şairi için hazırlanmış dramatik bir sondu bu.

Dirilerden çok ölülerin mücadele verdiğini söyleyebiliriz. Süleyman Nazif, Akif'in Çanakkale Şehitleri şiirini okuyunca:

"Allah'ın şehitleri olduğu gibi, şairleri de var." demiştir.

O'nun sağlığında ölüme mahkum edilmiş gibi geçen yılları olmuştur. Öldükten sonra ise, daha çok tesirli olduğu, bir nevi ikinci hayat yaşamaya devam ettiği söylenebilir.

Bu inanmış insanın, şiiri, tebliğ ve telkin vasıtası olarak görmesi neticesinde kitabı olan Safahat'ında inandıklarını haykırmıştır:

"Hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim."

Şiir, O'nun elinde yüksek ifade imkanlarına kavuştu. Büyük fikir taşıyıcı manzumeler, burada feryat, figan ve isyanlar şiirleşir. Şiirlerinde devrinin sokağını, kahvesini, mektebini, evini, camiini ve her meşrepten insanı buluruz.

Akif, son Safahat'ında yer alan "Gece, Hicran, Secde" şiirlerinde bambaşka bir yüzünü ortaya çıkarır. Bütün hayatı boyunca şairliğini, sanatkar yönünü bir tarafa koymuştur. Bu şiirlerinde gerçek şiir hareketleriyle karşımıza çıkar.
Şiirden kaçan Akif, memleketinden kendini sürgün etmek zorunda kaldıktan sonra bunun aksine şiire yakalanmaktan da kurtulamadı.

O, inanmış bir insandı. Bu sıfatı önce gelmek kaydıyla şairdi, düşünürdü. Şiiri, tebliğ, telkin, düşünce için toplumu iyiye götürmek için bir araç saymıştı. Kendi yüksek şiir kudretinin ihtirasını, toplum dertlerinin önünde tutsaydı şüphesiz şiirde, şairlikte daha büyük başarılar kazanırdı. Fakat halkın en dertli günlerinde O ızdırap içinde yaşamayı tercih etti. Onun şiir külliyatını bir fikir kitabı olarak okumak, üzerinde düşünmek, incelemeler yapmak mümkündür. Akif'in kaleminden çıkan vezinli, kafiyeli fikirler yaşadığı dönemde bazılarının hoşuna gitseydi, göklere çıkarılırdı. Fikir ve iman cephesi hoşa gitmediğinden hem şairliği, hem de şahsiyeti saldırılara maruz kaldı. Malum ideoloji, Akif'i hazmedemediği için gündem dışında tutmak istedi.

Onun şahsiyetine, inancına karşı çıkan birçok şöhret ölümünden sonra unutulup gitmelerine rağmen M. Akif'in şiirleri ezbere okunmakta, düşünceleri gençlere ışık olmaktadır. Böylece fikir ve şiirleri etkisiz kılınamamıştır.

Milli Mücadele ya da Kurtuluş Savaşı konusunda alışılmış resmî görüşün dışında bir çerçeveye oturtulduğu dikkati çekecektir. Milli Mücadelenin gerçek konumunun bilinmesi, M. Akif'in şahsi tutumunun doğru olarak değerlendirilmesine de imkan sağlayacaktır.

Resmi sessizliğe ve hatta olumsuz tutuma rağmen halkın ve gençliğin geniş ilgisiyle kucaklanan M. Akif kimdi ve bu sevgi selinin çoğalmasına sebep neydi?

1923 sonrasında Türkiye'de deniz tükenmişti. Ülkenin "İstiklal Marşı"nı yazan bir şairin ne yazsa, ne söylese suç olduğu bir takvimde, başlık klişesini oradan oraya taşıyıp yayımladığı Sebilürreşad'ın yayımına Takrir-i Sükun Kanunu ile süresiz son verilmişti. Böyle bir şahsiyet için ülke yaşanılır olmaktan çıkmıştı. Şair ve düşünür kimliği ile ülkenin insanlarına hizmet etmesi artık mümkün değildi.

Şu iddia belki aşırı bulanabilir: Akif, o yıllarda Türkiye'de kalsa ve hiç bir şey yapmayıp köşesinde otursaydı hayatı belki garanti edilemezdi. "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem. Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem." diyen, hak namına haksızlığa ölse tapamayan, düşündüğünü ve inandığını da yapamayan için bu yol tamamen kapanmıştı.

M. Akif, Mısır'a gitmekle belki de İstiklal Marşı şairinin, İstiklal Mahkemesi'ne çıkmasını önlemiş oldu.

"Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir..." diyen Akif, 27 Aralık 1936 günü Hakk'a yürüdü. Tabutu tek atlı bir arabayla Beyazıt Camii'ne getirildi. Tabuttaki Akif'in resmini gören tıbbiye öğrencisi, bu büyük ölümü üniversiteye haber verdi. Devrin hükümeti, üniversite öğrencilerinin cenazeye katılmalarını yasakladı.

Bir yerlerden Türk bayrağı bulan üniversiteli gençler, Beyazıt Camii'ni doldurdular. Cenaze namazından sonra, mezarlığa kadar hiç kimse tarafından davet edilmeyen bir büyük kitle, hayatı ile eseri iç içe girmiş olan bu örnek şahsiyeti ebedî yolculuğuna uğurladı.

Cumhuriyet tarihinde kendisinden önce hiç kimseye nasip olmayan bir cemaatle son yolculuğuna uğurlanan, Tacettin Dergahı'nın bahçesindeki toprağı avuçlayıp: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda." diye gözyaşları arasında yazdığı İstiklal Marşımızla defnedilen şair, İstanbul'un fethinden sonra şehrin toprağına kendi eseriyle verilen ilk ölüdür. Ruhu şad olsun.

ANLATMASINI IYI BILIRIZ
_________________________
CUNKU BIZ SIVASLIYIZ (her dilden konusuruz)

eren1
27.12.2005, 17:46
ihtiyar amcanı dinlermisin,oğlum Nevruz
Ne büyük söyle,ne çok söyle ;Yiğit işte gerek
Lafı bol,karnı geniş soyları taklit etme
Sözü saglam,özü saglam adam ol,ırkına çek...........



Mehmet Akif Ersoy.........

agca58
27.12.2005, 18:00
MÜBAREK İNSAN MEHMET AKİF ERSOY, TÜRKİYENİN SENİN GİBİ İNSANLARA BU GÜNÜMÜZDE ÇOK İHTİYACI VAR..SEN Kİ TÜRKLÜĞÜN EN BÜYÜK SEMBOLLERİDEN BİRİSİN..SEN KABRİNDE RAHAT UYU, YOLUNDAN GİDEN BİR ÇOK GENÇ VAR...
SENİ SAYGIYLA ANIYORUZ...MEKANIN CENNET OLSUN BÜYÜK ÜSTAD MEHMET AKİF ERSOY...
SENİN DEĞERLERİNE SAYGI GÖSTERMEYİNİ TÜRK GENÇLİĞİ CEZALANDIRACAKTIR ....

agca58
27.12.2005, 18:01
arkadaşlar böyle devam ederseniz kilitlemek zorunda kalacağım.
NEDEN KİLİTLEYECEKMİŞİN Kİİ..BÖYLE GÜZEL Bİ TOPİC GÖRDÜMÜ BU SİTE ŞİMDİYE KADAR...

puar
27.12.2005, 18:22
CANAN YURDU


Eyvah! sevgilininyurdu ıssız kalmış
Ayak bastığı heryer kırgın bir mezar olmuş
İçindeki ahenk uçmuş da
Ses seda kalmamış yuvada
Yer yer gömülü durur emeller
Sanki kıyamet gününü beklerler...
Ya rab! niye böyle bir yığın toprak
Olmuş yatıyor o temiz saha?
Ya rab! niçin o parıltı ortada yok?
Ya rab! niçin uzayıp gitmekte bu gölge?
Ya rab! sevgilinin yuvası üzerine
Gerilmiş bu kat kat aydınlık perdesinin anlamı ne?



rahmetle anıyoruz cenabı hak ruhunu sad etsin.

1967_DERNEK_10UR
27.12.2005, 18:38
arkadaşlar böyle devam ederseniz kilitlemek zorunda kalacağım.
bu topiği biraz zor kilitlersin..mehmat akif'i yazmak suçmu buraya:confused: değerli bir insana sahip çıkıyoruz...

Arif Coşkun
27.12.2005, 18:49
bu topiği biraz zor kilitlersin..mehmat akif'i yazmak suçmu buraya:confused: değerli bir insana sahip çıkıyoruz...

Onur
Ortam biraz gergindi ondan yazdı Nilay Hanım. Okısımlarını silmişler.Birileri atıştılar biraz o yüzden yoksa M.Akif Ersoy topiği açmak değil kilitleme nedeni.

Kaptan-58
27.12.2005, 18:50
NEDEN KİLİTLEYECEKMİŞİN Kİİ..BÖYLE GÜZEL Bİ TOPİC GÖRDÜMÜ BU SİTE ŞİMDİYE KADAR...

BİR ÜYE BURAYA HOŞ OLMAYAN LAFLAR YAZDI ONDAN MİLLETTE ONA SİNİRLENİP BAZI LAFLAR YAZDI ONDAN.. AMA O MESAJLAR SİLİNDİ.. HERŞEY YOLUNDA... YANİ KİLİTLENME SÖZ KONUSU DEĞİL...

:)

1967_DERNEK_10UR
27.12.2005, 18:53
Onur
Ortam biraz gergindi ondan yazdı Nilay Hanım. Okısımlarını silmişler.Birileri atıştılar biraz o yüzden yoksa M.Akif Ersoy topiği açmak değil kilitleme nedeni.
ATIŞTI DİYE TOPİÇ KİLİTLENMEZ ARİF ABI FORM ADMİNLİĞİ BUNU GEREKTİRMEZ..İYİ BENDE CHATTE YÖNETİCİYİM ATIŞTIĞIM HERKESİ BANLIYIM..OLMAZ ABI BÖYLE..

serhat3358
27.12.2005, 19:25
İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Toplum içerisinde aldıkları özel eğitimlerle vali, bakan hatta cumhurbaşkanı bile olabilirler. Ama unutulmaz olamazlar, çünkü onlarda sıradan insanlardır. Gök yüzünden gelip düşen gök taşına benzerler, pırıltıları bir anlıktır ve unutulur giderler. Gök yüzüne baktığımızda milyonlarca yıldız görürüz.Bunların içinden pek azı pırıl pırıldır, İşte çok değerli şairimiz MEHMET AKİF ERSOY da bu nadir yıldızlardandır.Ne yazıkki böyle yıldızlar dünyaya pek az geliyorlar. Bu da onların ne kadar önemli olduklarının bir simgesidir.Günümüzde bazı insancıklarda MEHMET AKİF ERSOY gibi olamamanın,toplumda sevilmemenin ezikliği ile dış mihrakların oyunlarına alet olmakta, kendi menfaatleri için ekmeğini yediği milletine nankörlük etmekte ve satılmışlıklarına pişkinlikle devam etmektedirler.Ölümünün 69. yıldönümünde Çok değerli üstadımız İSTİKLALMARŞI yazarımız sayın MEHMETAKİF ERSOYU sevgi saygı ve minnetle anıyor.Kendisine ALLAHtan rahmet diliyorum.MEKANIN CENNET OLSUN.

drummer
27.12.2005, 20:30
arkadaşlar böyle devam ederseniz kilitlemek zorunda kalacağım.
bu formun neden kilitlenmesi konusunda ikaz ettiniz üyelerimizi anlamadım sayın nilay hanım.
küfürmü gördünüz,hakaretmi,vatan hainliğimi,ahlaksızlıkmı gördünüz yazılanlarda.
vatan şairinin ölüm yıldönümünde isteyenler rahmetle anıyor istiklal şairimizi.
bu tavrınızı anlamış değilim.anlayanda varsa buraya yazsın.
yada
açıklama yaparsanız memnun oluruz.

not:bu moderatörlük işi biraz abartılıyor sanırım.

Etem-Murat
27.12.2005, 20:36
bir karakterini belirtmektedir. Tarihler, bilinen en eski çağlardan günümüze kadar Türklerin on altı, elli veya yüz küsur devlet kurmuş olduğunu yazarlar. Bu sayının azlığı veya çokluğu, devlet tarifinin farklılığından kaynaklanmaktadır ve pek de önemli değildir. Asıl önemli olan, milletimizin tarihinde, hiçbir devirde devletsiz bulunmadığıdır. Yazılı en eski Türkçe metinlerden olan Orhun Kitabeleri’nde de sık sık vurgulanan, Türk milletinin hür ve müstakil yaşamaya alışmış olmasıdır. Akif ersoyda istiklal marşımızı bunlardan esinlenerek yazmıştı
ALLAH rahmet eylesin

dogukan58
27.12.2005, 20:40
VURULMUŞ ALNINDAN TERTEMİZ YERDE YATIYOR ,,
YA'RAB BİR HİLAL UĞRUNA NE GÜNEŞLER BATIYOR...
BÜYÜK ŞAİR BÜYÜK ÜSTAD MEHMET AKİF ERSOY U ÖLÜMÜNÜN 69.CU YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ ALLAH RAHMET MEKANINI CENNET EYLESİN

Arif Coşkun
27.12.2005, 20:45
bu formun neden kilitlenmesi konusunda ikaz ettiniz üyelerimizi anlamadım sayın nilay hanım.
küfürmü gördünüz,hakaretmi,vatan hainliğimi,ahlaksızlıkmı gördünüz yazılanlarda.
vatan şairinin ölüm yıldönümünde isteyenler rahmetle anıyor istiklal şairimizi.
bu tavrınızı anlamış değilim.anlayanda varsa buraya yazsın.
yada
açıklama yaparsanız memnun oluruz.

not:bu moderatörlük işi biraz abartılıyor sanırım.

Reşat abi bir üye buradan Atatürk'e vatan haini diyen bir kişinin üzerine ne bu kadar düşüyorsunuz gibi bazı laflar etti.Bazı arkadaşlarda cevap yazınca karşılıklı kötü sözcükler oluşmasından endişelenen Nilay hanımda böyle giderse kilitleyeceğim dedi sadece.Diğer kısımlar silinince,Sanki Nilay hanım özellikle bu topici kilitlerim gibi yalnış anlaşılıyor. Yani bir sorun yok,Ben o an buradaydım.onun için biliyorum konuyu.

sinan58_34
27.12.2005, 20:55
CANAKKALE SEHIDLERINE

Suheda govdesi, bir baksana daglar taslar...
O, ruku olmasa, dunyada egilmez baslar,

Vurulmus temiz alnindan uzanmis yatiyor;
Bir hilal ugruna ya Rab, ne gunesler batiyor!

Ey, bu topraklar icin topraga dusmus, asker!
Gokten ecdad inerek opse o pak alni deger.

Ne buyuksun ki kanin kurtariyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin?
"gomelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin.

Herc u merc ettigin edvara ya yetmez o kitab...
seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina;
Ruhumun vahyini duysam da gecirsem tasina;

Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine ceksem butun ecramiyle;

Mor bulutlarla acik turbene catsam da tavan;
Yedi kandilli Sureyya'yi uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altinda, burunmus kanina,
Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina,

Turbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tullenen magribi, aksamlari sarsam yarana...
Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana.

Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,
Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i,

Kilic Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki islami kusatmis, doguyorken husran,

O demir cemberi gogsunde kirip parcaladin;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin;

Sen ki; a'sara gomulsen tasacaksin... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber,
Sana agusunu acmis duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

,
BU DEGERLI INSANI SAYGIYLA ANIYORUZ ,
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal!

dogukan58
27.12.2005, 21:05
CANAKKALE SEHIDLERINE

Suheda govdesi, bir baksana daglar taslar...
O, ruku olmasa, dunyada egilmez baslar,

Vurulmus temiz alnindan uzanmis yatiyor;
Bir hilal ugruna ya Rab, ne gunesler batiyor!

Ey, bu topraklar icin topraga dusmus, asker!
Gokten ecdad inerek opse o pak alni deger.

Ne buyuksun ki kanin kurtariyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin?
"gomelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin.

Herc u merc ettigin edvara ya yetmez o kitab...
seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina;
Ruhumun vahyini duysam da gecirsem tasina;

Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine ceksem butun ecramiyle;

Mor bulutlarla acik turbene catsam da tavan;
Yedi kandilli Sureyya'yi uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altinda, burunmus kanina,
Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina,

Turbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tullenen magribi, aksamlari sarsam yarana...
Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana.

Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,
Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i,

Kilic Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki islami kusatmis, doguyorken husran,

O demir cemberi gogsunde kirip parcaladin;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin;

Sen ki; a'sara gomulsen tasacaksin... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber,
Sana agusunu acmis duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

,
BU DEGERLI INSANI SAYGIYLA ANIYORUZ ,
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal!
SİNAN ELİNE SAĞLIK BİZİM ŞUAN ÖVÜNDÜĞÜMÜZ VEDE İLELEBET ÖVÜNECEĞİMİZ TEK SEY VARSA ODA ŞANLI GEÇMİŞİMİZDİR

drummer
27.12.2005, 21:52
Zulmü alkışlayamam,zalimi asla sevemem,gelenin keyfi için kalkıp geçmişe sövemem.
(M.Akif Ersoy)

CAGLAYAN
27.12.2005, 23:06
http://www.mehmetakifersoy.com/img/album/MAkif/maev_resim78.jpg
Akif, Mısır Apartmanı’ndaki dairede hasta yatağında.


Milli Şairimizi Anıyoruz



''Hakkıdır Hak'ka tapan milletimin istiklal''

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve özlemle anıyoruz.1877 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Ersoy,27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir.

Asıl mesleği veterinerlik olan Mehmet Akif'in hayatını kısaca anlatmaya çalışalım.İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başlayan şair,orta öğreniminden sonra mülkiye mektebine devam eder...

Babasının vefatı ve akabinde gelen sıkıntılar,maliye mektebinden ayrılmasına sebep olmuştur...Başladığı veterinerlik okulunu ise birincilikle bitirir...

Memuriyet hayatı 1893'ten 1913 yılına kadar sürer.Rumeli,Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıklarının tedavisi konusunda büyük başarılara imza atmıştır.

Akif,çalışma hayatı dışında kendini yetiştirmeye gayret göstermiş,yabancı dile olan ilgisi Fransızca ve Farsça öğrenmesini sağlamıştır.Yazı ve şiirlerini hiç bir zaman geçim kaynağı olarak görmemiştir.

Savaş döneminde,vatan müdafaasının önemini anlatmak için hutbelerle halkı istiklalini muhafaza etmek için savaşa çağıran büyük şair,milli mücadele ruhunun yayılması üzerine Anadolu'ya gitti.Konya'daki ayaklanmanın bastırılmasında büyük rol oynadı.Vermiş olduğu vaazlar neşredilerek ülkenin her tarafına dağıtıldı.

1920 yılında.Burdur Milletvekili seçildi.17 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşını yazdı.İstiklal Marşı,Türkiye'nin düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı.Amac;saldırgan düşmana karşı Anadolu'da tutuşan heyecanı korumak,ulusal inancı canlı tutmaktı.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma düzenler ve birinci gelen şiir için 500 lira ödül koyar.Yarışmaya 734 şiir gönderilir.Kurul tarafından elemeler yapılır ve 6 adet şiir kalır geriye.Fakat onlarda beğenilmez...

Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif,para ödülünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle yarışmaya katılmamıştır.Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi,Akif'in meclisteki sıra arkadaşı olan Balıkesir Milletvekili Hasan Basri'den yardım ister.Ve Hasan Basri para ödülünden vaz geçildiğini anlatarak Akif'i ikna eder.

Evet,bu asalet karşısında mahcubiyet duymamak mümkün mü? Paranın herşey olduğu bu devirde utanmak bile çaba gerektiriyor.Konuyu dağıtmadan bu vakur insanın hayatını anlatmaya devam edelim kalemimiz döndüğünce....

Akif'in,48 saatte yazdığı eşsiz eseri Milli Eğitim Bakanlığına sunuldu.Diğer 6 şiirle birlikte ordu komutanlığına gönderildi.Komutanlar Akif'in şiirini birinci sıraya almışlardı.Mecliste çoğunlukla kabul edilen şiir,sık sık alkışlarla kesilerek okunmaya devam edildi.

Marşı söylerken insanları ayakta fazla tutup yormama noktasındada çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalar sırasında Atatürk;Türk ulusunun davasını anlatışı açısından büyük anlamı olan,bilhassa şu mısraların marştan çıkartılmasının doğru olmayacağını söylemiştir ve;''Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğm vecizeler işta bunlardır'' diyerek,aşağıdaki satırları işaret etmiştir:

''HAKKIDIR HÜR YAŞAMIŞ BAYRAĞIMIN HÜRRİYET,
HAKKIDIR HAK'KA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL''

İstiklal Marşını kahraman şehidlere ve Türk milletine armağan eden Mehmet Akif,milletini ve dinini seven,merhametli bir mizaca sahip ve İstiklal Marşı şairi olması sebebi ile Milli Şair ünvanınıda hakkıyla elde etmiş bir değerdir,öyle bir değer ki,İstiklal Marşı şiirini millet için yazdığını belirtmiş ve Safahat' ına almamıştır.

1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri veren Akif, kalan vakitlerinde Kur'an-ı kerim tercümesi ile de uğraşıyordu.Bu dönemde yakalandığı ağır bir hastalık sebebi ile İstanbul'a döndü.Uzun süre hastahanede tedavi gördüysede olumlu bir sonuç alınamadı ve 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etti.Kabri İstanbul Edirnekapı Mezarlığındadır.

Akif,Türk tarihinin en önde gelen destan şairlerinden biridir.Şiirlerinde vatanseverlik,samimiyet,istikl al,ahlaki değerleri telkin ederken,öte yandan da riyakarlık,korkaklık,tembellik ,yalakalık gibi( günden güne çökmemizi sağlayan)kavramlarada savaş açmıştı.....

Mehmet Akif Doğu'ya ve Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkmıştır.Her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlı kalacağını savunmuştur.Batılı yeniliklerin edebiyata zarar vereceğini düşünerek;''edepsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği''anlayışına bağlı kalmıştır.

Buradan da anlıyoruz ki,Batılılaşma denilen garabetle de ciddi mücadeleler vermiş Milli Şair...Geçmişten ibret almaktaki noksanlığımızı ise bakın nasıl dile getirmiş:

KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış.....ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
''Tarih''i ''tekerrür'' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı,tekerrür mü ederdi....

Ve sözde tevekkül eden mıymıntılara neler demiş Akif:
Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan
Ma'na'yı tevekkül bumudur?Hey gidi nadan!
Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu.
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Edebiyatımızda ''toplum için sanat'' akımının başlıca temsilcilerinden olan ve,şairliğinin ötesinde gerçek bir vatan ve Hak aşığı olan Mehmet Akif Ersoy'u satırlara sığdırmak elbette mümkün değil....En azından yüzüne tükürdüğü mıymıntılardan,dalkavuklardan, yalakalardan,yalancılardan olmamayı dilemekte bir adımdır diyorum ve o güzel insana saadet ve selamet dileklerimi sunuyorum...

Tükürün,milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün,onlara alkış dağıtan kahpelere...
Tükürün,ehi salibin o hayasız yüzüne,
Tükürün,onların asla güvenilmez sözüne...
Medeniyet denen maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün...
Hele ilanı zamanında şu mel'un harbın,
''Bize efkar-ı umumiyesi lazım garbın ,o da ALLAH'I bırakmakla olur''herzesini,
Halka iman gibi telkin ile,dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol TÜKÜRÜN!...

MEHMET AKİF ERSOY





Mehmet Akif 'in mezarı çok sevdiği iki dostunun
Ahmet Naim ve Süleyman Nazif'in arasına gömüldü
(Edirnekapı Şehitliği)
http://www.mehmetakifersoy.com/img/album/MAkif/maev_resim147.jpg

drummer
28.12.2005, 01:29
15.000 ÜYELİ SİVASSPORCOM DA İSTİKLAL ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY'UN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ VE HAYATI,ŞAHSİYETİ HAKKINDA YAZILANLAR BU KADARCIKMI.
ÜZÜLDÜM VALLAHİ.
BEN DAHA ÇOK KATILIM BEKLİYORDUM.

Dağcı
28.12.2005, 09:33
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve özlemle anıyoruz.1877 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Ersoy,27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir.

Asıl mesleği veterinerlik olan Mehmet Akif'in hayatını kısaca anlatmaya çalışalım.İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başlayan şair,orta öğreniminden sonra mülkiye mektebine devam eder...

Babasının vefatı ve akabinde gelen sıkıntılar,maliye mektebinden ayrılmasına sebep olmuştur...Başladığı veterinerlik okulunu ise birincilikle bitirir...

Memuriyet hayatı 1893'ten 1913 yılına kadar sürer.Rumeli,Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıklarının tedavisi konusunda büyük başarılara imza atmıştır.

Akif,çalışma hayatı dışında kendini yetiştirmeye gayret göstermiş,yabancı dile olan ilgisi Fransızca ve Farsça öğrenmesini sağlamıştır.Yazı ve şiirlerini hiç bir zaman geçim kaynağı olarak görmemiştir.

Savaş döneminde,vatan müdafaasının önemini anlatmak için hutbelerle halkı istiklalini muhafaza etmek için savaşa çağıran büyük şair,milli mücadele ruhunun yayılması üzerine Anadolu'ya gitti.Konya'daki ayaklanmanın bastırılmasında büyük rol oynadı.Vermiş olduğu vaazlar neşredilerek ülkenin her tarafına dağıtıldı.

1920 yılında.Burdur Milletvekili seçildi.17 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşını yazdı.İstiklal Marşı,Türkiye'nin düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı.Amac;saldırgan düşmana karşı Anadolu'da tutuşan heyecanı korumak,ulusal inancı canlı tutmaktı.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma düzenler ve birinci gelen şiir için 500 lira ödül koyar.Yarışmaya 734 şiir gönderilir.Kurul tarafından elemeler yapılır ve 6 adet şiir kalır geriye.Fakat onlarda beğenilmez...

Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif,para ödülünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle yarışmaya katılmamıştır.Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi,Akif'in meclisteki sıra arkadaşı olan Balıkesir Milletvekili Hasan Basri'den yardım ister.Ve Hasan Basri para ödülünden vaz geçildiğini anlatarak Akif'i ikna eder.

Evet,bu asalet karşısında mahcubiyet duymamak mümkün mü? Paranın herşey olduğu bu devirde utanmak bile çaba gerektiriyor.Konuyu dağıtmadan bu vakur insanın hayatını anlatmaya devam edelim kalemimiz döndüğünce....

Akif'in,48 saatte yazdığı eşsiz eseri Milli Eğitim Bakanlığına sunuldu.Diğer 6 şiirle birlikte ordu komutanlığına gönderildi.Komutanlar Akif'in şiirini birinci sıraya almışlardı.Mecliste çoğunlukla kabul edilen şiir,sık sık alkışlarla kesilerek okunmaya devam edildi.

Marşı söylerken insanları ayakta fazla tutup yormama noktasındada çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalar sırasında Atatürk;Türk ulusunun davasını anlatışı açısından büyük anlamı olan,bilhassa şu mısraların marştan çıkartılmasının doğru olmayacağını söylemiştir ve;''Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğm vecizeler işta bunlardır'' diyerek,aşağıdaki satırları işaret etmiştir:

''HAKKIDIR HÜR YAŞAMIŞ BAYRAĞIMIN HÜRRİYET,
HAKKIDIR HAK'KA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL''

İstiklal Marşını kahraman şehidlere ve Türk milletine armağan eden Mehmet Akif,milletini ve dinini seven,merhametli bir mizaca sahip ve İstiklal Marşı şairi olması sebebi ile Milli Şair ünvanınıda hakkıyla elde etmiş bir değerdir,öyle bir değer ki,İstiklal Marşı şiirini millet için yazdığını belirtmiş ve Safahat' ına almamıştır.

1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri veren Akif, kalan vakitlerinde Kur'an-ı kerim tercümesi ile de uğraşıyordu.Bu dönemde yakalandığı ağır bir hastalık sebebi ile İstanbul'a döndü.Uzun süre hastahanede tedavi gördüysede olumlu bir sonuç alınamadı ve 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etti.Kabri İstanbul Edirnekapı Mezarlığındadır.

Akif,Türk tarihinin en önde gelen destan şairlerinden biridir.Şiirlerinde vatanseverlik,samimiyet,istikl al,ahlaki değerleri telkin ederken,öte yandan da riyakarlık,korkaklık,tembellik ,yalakalık gibi( günden güne çökmemizi sağlayan)kavramlarada savaş açmıştı.....

Mehmet Akif Doğu'ya ve Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkmıştır.Her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlı kalacağını savunmuştur.Batılı yeniliklerin edebiyata zarar vereceğini düşünerek;''edepsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği''anlayışına bağlı kalmıştır.

Buradan da anlıyoruz ki,Batılılaşma denilen garabetle de ciddi mücadeleler vermiş Milli Şair...Geçmişten ibret almaktaki noksanlığımızı ise bakın nasıl dile getirmiş:

KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış.....ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
''Tarih''i ''tekerrür'' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı,tekerrür mü ederdi....

Ve sözde tevekkül eden mıymıntılara neler demiş Akif:
Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan
Ma'na'yı tevekkül bumudur?Hey gidi nadan!
Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu.
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Edebiyatımızda ''toplum için sanat'' akımının başlıca temsilcilerinden olan ve,şairliğinin ötesinde gerçek bir vatan ve Hak aşığı olan Mehmet Akif Ersoy'u satırlara sığdırmak elbette mümkün değil....En azından yüzüne tükürdüğü mıymıntılardan,dalkavuklardan, yalakalardan,yalancılardan olmamayı dilemekte bir adımdır diyorum ve o güzel insana saadet ve selamet dileklerimi sunuyorum...

Tükürün,milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün,onlara alkış dağıtan kahpelere...
Tükürün,ehi salibin o hayasız yüzüne,
Tükürün,onların asla güvenilmez sözüne...
Medeniyet denen maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün...
Hele ilanı zamanında şu mel'un harbın,
''Bize efkar-ı umumiyesi lazım garbın ,o da ALLAH'I bırakmakla olur''herzesini,
Halka iman gibi telkin ile,dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol TÜKÜRÜN!...

BATIDAN NE ALDIK NE ALMALIYDIK ?
Fransızın nesi var ? Fuhşu,birde ilhadı;
Kapıştı bunları ''yirminci asrın evladı!''
Ya almanın nesi var?Zevki okşayan birası;
Unuttu ayranı matuhe döndü kahrolası!

Heriflerin, hani, dünya kadar bedayili var
Ulumu var;edebiyatı var;sanayi var.
Giden birer avuç olsun getirse memlekete;
Döner muhitimiz elbet muhit-i marifete.

Kucak kucak taşıyor olmadık mesaviyi;
Beğenmezsen ''medeniyet'' yok diyor,inandık,iyi!
Ne var,birazda maarif getirmiş olsa...desek:
Emin olun,size ''hammallık etmedim'' diyecek.



Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiçolmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir aşkım istiklale,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?

Geçmişi anlamak için yukardaki şiiri okumak yeterli. Önemli olan aldığımız ders ile ileriye yönelmek ve Cenab-ı Hakkı'ın bize lütfettiği bu aziz vatanı korumaya, yüceltmeye yönelik olarak bilinçlenmemizdir...

Gerçek ilerleme İLERİCİ olmak değil; İLERLİYOR olmaktır. Bunun içinde biz düşen görev mensubu bulunduğumuz milletimizin farkına varmak ve bu yüce milletin diline, dinine, bayrağına, toprağına sahip çıkmaktır...

Bunun yanında üzerimize karşı oynanan oyunlarında farkına varıp şahsımızı bilinçlendirmek ve geliştirmektir...

Bu ülkenin kaderi biz yüce türk milletini gençliğindedir...

Cenab-ı Hak yar ve yardımcımız olsun...

Etem-Murat
28.12.2005, 09:47
ALLAH KANİ KANİ RAHMET ETSİN .
BİZE BU GÜZEL ESERİ BIRAKTIGI İÇİN NE KADAR MİNNETTARIZ

Dağcı
28.12.2005, 10:42
1936 yılının 27 Aralık Pazartesi günü idi. Bayezid Camii'ne bir cenaze getirildi. Hava çok soğuktu ve sulu kar yağıyordu. Tabutun yanında sadece bir genç vardı. Çevreden meraklı bir iki delikanlı koşup gelerek tabutu musalla taşına koymasına yardım ettiler. Ve:

- Kim bu, diye sordular.
- Mehmed Akif Bey... Mehmed Akif Ersoy... Bu sabah vefat etti. Ben de katibiyim.

Bu cevap karşısında öfkelenen gençler aynı zamanda da çok üzüldüler. Hemen Akif'in bir fotoğrafını katibinden aldılar. İçlerinden birer fatiha okuduktan sonra Kapalıçarşı’ya gittiler. Ellerinde büyük bir bayrakla döndüler ve tabutu bayrakla örttüler.

Onu sevenlerin gönüllerinde artık Akif'in bir dörtlüğü yankılanıyordu:

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu hayali de er geç silecektir.
Rahmetle anılmaktır amma ebediyet,
Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir.

.............................. .......


Birtakım talihsiz sebeplerle hayatının son yıllarını Mısır'da geçiren büyük vatan şairi Mehmet Akif, Mısır'da sıla hasreti çekenlerin bir çoğunda görülen amansız bir siroz hastalığı ile vatanına yönelmişti.

Bunu hissettiği gün her şeyi unutarak: ''Vatanımda öleceğim.'' diye Türkiye'ye koşan İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitleri şairi Mehmet Akif'in ruhu derin bir vatan ve millet sevgisiyle doluydu.

Hususi bir derdi yoktu Akif'in. Milleti himmeti olan bir dert insanıydı o.

Hatta İstiklâl Marşı şairine verilecek olan beş yüz lira ödülü, Akif'in kabul etmemesi, o zaman vatan-millet çığırtkanlığı yapan bazı kimselerce tuhaf karşılanmıştı. Akif özellikle o günlerde büyük bir maddî sıkıntı içindeydi. Ankara'nın soğuğunda sadece ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Çok soğuk günlerde arkadaşı Veteriner Hekimi Şefik'in muşambasını ödünç alarak giyerdi.

Bir gün Şefik Bey ona: ''Akif Bey, şu mükâfatı reddetmeyip bir muşamba yahut palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı?'' diyecek oldu. Akif, böyle konuştuğu için tam iki ay Şefik Bey'le konuşmadı. Büyük şair, artık Ankara'nın çok soğuk günlerinde de ceketle dolaşıyordu.


.............................. .......


İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif, son asır Türk edebiyatının âbide kitaplarından Safahât'ın, 1930'da yeni bir baskısını gördüğü zaman sevineceği yerde üzülmüş ve yine kendi kitabı için çok hazin bir beyit söylemişti:

Kim derdi ki: Sen çök de senin arkana kalsın
Uğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım

Türk edebiyatında böyle büyük emekler ve büyük hayatlar verilerek ortaya konulmuş daha nice kıymetli eserin, devrimizin türlü şaşkınlıkları arasında çöktüğünü bizler gibi hangi gözler görmedi ki?...

Yeryüzünde kendi yetiştirdiği büyük şairleri; kendi diline ve kültürüne hizmet etmiş edebiyatçıları, kendi çocukları okuyup anlamasınlar diye yıllardır elinden gelen her tedbiri almış, bizden daha şakın bir topluluk gösterilemez herhalde!

İngilizler William Shakespeare'in yaklaşık dört asır önce kaleme aldığı Hamlet'i, Otello'yu ve Romeo ve Jülyet'i yeni yazılmış gibi okuyup anlarken, hatta halk bu eserlerde kullanılan İngilizce'yi kullanabilirken, bizler maalesef bir asır bile dolmadan Akif'in Safahat'ını, Necip Fazıl'ın Çile'sini, hatta Atatürk'ün Nutuk'unu ve daha nicelerini sözlük yardımıyla okuyabilmekteyiz. Bu gidişle ülkemizde inşallah sözlükleri kullanabilmek için de bir sözlük yazma ihtiyacı doğmaz (!)

Peki, merhum Akif'in az önce söylediği beyit daha o günlerde bir falcılık, bir kehanet, bir kötümserlik miydi? Elbette ki hayır! Bu sözler, uzağı daha doğrusu görünen köy'ü çok iyi görmekten doğan acı bir hakikati söylemekten ibarettir.

Akif, daha hayattayken çeşitli sebeplerle, öyle görüyordu ki uğrunda bir ömür sarfettiği şiir kitabını, çok sevdiği milletinin gelecek nesilleri okuyamayacak, okusalar bile anlayamayacaklar!...

Mehmet Akif'in, İstiklal Marşı ile ilgili: ''O şiir bir daha yazılamaz, O'nu ben de yazamam. O'nu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. Benim, millete en kıymetli hediyem budur.'' diye başlayan sözlerinin sonundaki ''Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.'' duasına biz de ''amin'' diyoruz.

Ruhun şâd olsun büyük şair.

Kadir Erdal
Sakarya Özel Işık Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

eren1
28.12.2005, 10:43
Atiy'i karanlık görerek azmi bırakmak
Alçakça bir ölüm varsa eminim budur ancak
Üçbuçuk soysusun ardından zaarlık yapamam
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam....

Dağcı
28.12.2005, 10:47
Akif, giden üçyüz senelik ilmi tez elden edinmemiz gerektiğini, manevi oğlu Asım yoluyla bütün gençlerden ister ve yarının ilminin çok müthiş gelişme göstereceğini belirtir. Atom 1919 yılında parçalandı. İnsanlık atom bombasından 1945 yılında haberdar oldu. Halbuki Akif, atom enerjisinin büyüklüğüne ve önemine çok önceden işaret etmiş, uyuyanları uyandırmaya çalışmıştı:

"Sade Garbın, yalnız ilmine dönsün yüzümüz.

O çocuklarla beraber, gece gündüz, didinin;

Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin;

Fen diyarında sızan nâ-mütenâhi pınarı,

Hem için, hem getirin yurda o nâfi suları

...

Yarının ilmi nedir, halbuki ? Gayet müdhiş :

“Maddenin kudret-i zerriyesi” uğraştığı iş.

O yaman kudrete hâkim olabilsem diyerek,

Sarf edip durmada birçok kafa binlerce emek

O’na yükseldi mi, artık, değişir rûy-u zemin;

Çünkü bir damla kömürden edecekler te' min,

Öyle milyonla değil, nâ-mütenâhi kudret!..."

Akif Asım’ı, görüp bildiği, fende ileri bir ülkeye, Almanya’ya göndermek ister. O’na inkılabın, ilerlemenin, aydınlığa çıkmanın yolunun, üçyüz yıldır kaçırdığımız ilmi ve ilmi gelişmeleri elde etmek olduğunu, bu maksatla Berlin’e bir gün evvel gidip bir saat önce gelmeleri gerektiğini hatırlatır.

Yedinci Safahat’ta, çalışmanın, gayret etmenin ve ter dökmenin önemini tekrar tekrar vurgular; hak ve hürriyetlerin korunabilmesi için bütün alınların terlemesine, yani bir çalışma seferberliğine ihtiyaç olduğunu anlatır. Yas tutmakla, göz yaşı dökmekle, devlet batacak diye umutsuzluğa düşmekle bir yere varmanın ve karanlıktan çıkmanın mümkün olmadığını ihtar eder. Bu bölümde tekrar, maziyi yıkmak isteyenlere karşı çıkar ve "mazisi yıkık milletin geleceği de yıkık olacaktır" der.

Doğduk, "yaşamak yok size !" derlerdi beşikten;

Dünyayı mezarlık bilerek indik eşikten !

...

"Devlet batacak !" çığlığı beyninde öter de,

Millette bekâ hissi ezilmez mi ? Nerde !

"Devlet batacak !" işte bu öldürdü şebâbı;

Git yokla da bak, var mı kımıldamaya tâbi ?

Afakına yüklense de binlerce mehâlik

Batmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır;

Tek sen uluyan ye' si gebert, azmi uyandır.

SONUÇ

Akif 27 Aralık 1936'da aramızdan ayrıldı. Ancak biz hala O’nun mesajını anlamaya ve O’nun istediği, özlediği bilim ve teknik seviyesini yakalamaya muhtacız.

Bugün dünya bilimine katkı sıralamasında oldukça gerideyiz. Bilim adamlarımızın aldığı atıf sayısı bakımından 108 ülke arasında 80. sıradayız. Tescil edilen patent sayısına göre 50. sıradayız, yani sonuncuyuz. Bin iktisaden faal nüfusa düşen araştırma - geliştirme (Ar - Ge) personeli sayısı ileri ülkelerde 15 civarında iken, bizde 0.8’dir. Gayri safi milli hasıladan Ar-Ge’ye ileri ülkeler yüzde 2-3 pay ayırırken; biz ancak binde 0.44 pay ayırabiliyoruz. İleri ülkelerde Ar-Ge’ye verilen maddi desteğin yüzde 70 - 80’i sanayi kesiminden gelirken; bizde bu oran, en iyimser ifadeyle ancak yüzde 15-20’ kadardır. Şimdiye kadar Nobel Ödülü almış tek bir bilim adamı bile yetiştiremedik. Ekonomi ve eğitimde özelleştirmeyi tam olarak beceremedik. Yıllık enflasyon oranı %80-100 seviyesinde seyretti. İhracatın ithalatı karşılama oranı %60’ları geçemedi. Dış borçlarımızın gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 44 kadardır.

Bütün bunlara rağmen yeteri kadar çalışmıyor, okumuyor ve düşünmüyoruz. Bir Norveç’li bir Türkiyeliden 300 kat daha fazla kitap okumaktadır. Nüfusu 8 milyon olan Çek Cumhuriyeti’nde bir yılda yayınlanan kitap sayısı 65 milyonluk Türkiye’dekinden daha çoktur.

Bundan yaklaşık 40 yıl önce Kore Savaşı bittiğinde, Güney Kore az gelişmiş, endüstrisini kuramamış, fakir bir tarım ülkesiydi. Demokrasisi hastalıklıydı. Bu ülkede demokratikleşmeyle birlikte bilim ve teknoloji yükselişe geçti ve Kore kaynaklı mallar dünya pazarlarında başa yarışır oldular.

Ancak, yukarıda çizilen karanlık tablo bizi umutsuzluğa düşürmemelidir. Acı gerçeklerimizi yansıtan bu tabloyu değiştirebilmek için Akif’in mesajını anlamaya muhtacız. O'nu tam olarak anlayanlardan meydana gelen "Asım'ın nesli," şimdi dünyanın her köşesinden yurdumuza ışık taşımaktadır. Daha önemlisi, Asım'ın nesli şimdi dünyanın her köşesine bilgi ve sevgiyle birlikte bozulmayan, eskimeyen ve solmayan mutlak gerçeği ulaştırmaktadır. İşte bu nedenle yarınlara güvenle bakmalıyız.

Altmış dördüncü ölüm yıldönümünde Akif'i rahmetle anarken özet olarak diyebiliriz ki, Milletin her kesimi, genç-yaşlı, yöneten-yönetilen, ama her kesimi, yeniden ve can kulağıyla Akif’i dinlemeli ve anlamalıdır. Çünkü, Akif’i anlamak çağı anlamaktır. Akif’i anlamak çağı yakalamaktır.

Prof. Dr. Cafer Marangoz
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

eren1
28.12.2005, 10:57
SİNAN ELİNE SAĞLIK BİZİM ŞUAN ÖVÜNDÜĞÜMÜZ VEDE İLELEBET ÖVÜNECEĞİMİZ TEK SEY VARSA ODA ŞANLI GEÇMİŞİMİZDİR



haklısın kardeşim...........




Biri ecdadıma saldırdımı hatta boğarım
Boğamazsam ki ! yanımdan kovarım
Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişime sövemem

beyt_58
28.12.2005, 12:14
Zulmü Alkışlayamam

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?


Mehmet Akif Ersoy

beyt_58
28.12.2005, 12:20
Hürriyet

"Hürriyeti aldık!" dediler, gaybe inandık;
"Eyvah, bu bazicede bizler yine yandık!"
Cem'iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı:
Sapsağlam iken milletin erkanını yıktı.
"Turan ili" namiyle bir efsane edindik;
"Efsane, fakat, gaye!" deyip az mı didindik?
Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda?
Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda!


Mehmet Akif Ersoy

eren1
28.12.2005, 12:34
Dünyada inanmam hani görsemde gözümle
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle
Ey diptiri meyyit iki el bir baş içindir
Davransana elde senin başta senindir

His yok , acı yok ,leşmi kesildin!


HAYRET VERİYORSUN SEN BANA BÖYLE DEĞİLDİN

1967_DERNEK_10UR
28.12.2005, 14:39
bu formun neden kilitlenmesi konusunda ikaz ettiniz üyelerimizi anlamadım sayın nilay hanım.
küfürmü gördünüz,hakaretmi,vatan hainliğimi,ahlaksızlıkmı gördünüz yazılanlarda.
vatan şairinin ölüm yıldönümünde isteyenler rahmetle anıyor istiklal şairimizi.
bu tavrınızı anlamış değilim.anlayanda varsa buraya yazsın.
yada
açıklama yaparsanız memnun oluruz.

not:bu moderatörlük işi biraz abartılıyor sanırım.
O KADAR ...

eren1
28.12.2005, 14:52
Kimsenin avukatlıgını yapmak degıl amacım .yanlış bir anlaşılma var ortada.

bir dengesizin mehmet akif ersoya hakaret etmesıyle topicte istenmıyen yazışmalar.oldu

o kılıtlerım demesı topiği sadece olayı durdurmak içindir

bütün kötü yazışmalar silindiği için ortada sadece nılay hanımın dedıgı kılıtlerım topiği yazısı kaldı....

AYDIN1985
28.12.2005, 15:10
Sayin Mehmet Akif Ersoyu Rahmetle aniyoruz. Türk ulusunun tekrar basi sagolsun.

CÜSSKB-Aynur
28.12.2005, 15:28
bu topiği biraz zor kilitlersin..mehmat akif'i yazmak suçmu buraya:confused: değerli bir insana sahip çıkıyoruz...


ATIŞTI DİYE TOPİÇ KİLİTLENMEZ ARİF ABI FORM ADMİNLİĞİ BUNU GEREKTİRMEZ..İYİ BENDE CHATTE YÖNETİCİYİM ATIŞTIĞIM HERKESİ BANLIYIM..OLMAZ ABI BÖYLE..


O KADAR ...


Onur, keşke anlayıp dinleyip ondan sonra bu yorumları yapsaydın. Sana özel mesajdan 1-2 tane sildiğim arkadaşın msj.ını gönderiyorum., bakalım fikrini değiştirecekmisin.

Bendeki tek hata işlerimin çok yoğun olması nedeniyle kendi msj.ımı silmemem oldu. bu işin buralara varacağını düşünemedim.

Ayrıca kimsenin mod luğu abarttığı filanda yok.

1967_DERNEK_10UR
28.12.2005, 15:33
Onur, keşke anlayıp dinleyip ondan sonra bu yorumları yapsaydın. Sana özel mesajdan 1-2 tane sildiğim arkadaşın msj.ını gönderiyorum., bakalım fikrini değiştirecekmisin.

Bendeki tek hata işlerimin çok yoğun olması nedeniyle kendi msj.ımı silmemem oldu. bu işin buralara varacağını düşünemedim.

Ayrıca kimsenin mod luğu abarttığı filanda yok.
ABLA SEN KENDİ YAZINI SİLESYDİN...GÖRÜNCE YALNIŞ ANLAMIŞ OLABİLİRİM. BEN GÖRÜNCE BU İŞ BURALARA KADAR GELİR BÖLE BEN YAZARIM AÇIK AÇIK...

BOZKURT58
29.12.2005, 01:33
selam

bir kisi cikipta bana neden yazdigim mesajlarin silindigini anlatmak zahmetinde bulunmuyor.Herkes kafasina gore yorum yapiyor ya,Rahmetli Mehmet Akif Ersoya hakaret eden aciz birisine cevap yazdigim icin mi mesajlarim silindi?
Bakin Arkadaslar ben 1980 yili oncesi Sivasta yasamis ve orda okumus birisiyim,o yoreyi ve insanlari cok iyi tanirim.Onun icin diyorumki AKIFÈ hakaret edenin zihniyetini iyi bilirim.....




SAYGILARIMLA

Serd@r
29.12.2005, 02:29
http://www.mehmetakifersoy.com/img/album/MAkif/maev_resim78.jpg
Akif, Mısır Apartmanı’ndaki dairede hasta yatağında.


Mehmet Akif 'in mezarı çok sevdiği iki dostunun
Ahmet Naim ve Süleyman Nazif'in arasına gömüldü
(Edirnekapı Şehitliği)
http://www.mehmetakifersoy.com/img/album/MAkif/maev_resim147.jpg

Birinci zumreyi teskil eden zavalli avam,

Biraksalar devam edecek tatli uykusuna devam.

Bugun nasibini yerlestirince kursagina;

"Yarin" nedir? Onu bilmez, yatar donup sagina.

Yikilsa ars-i hukumet, tikilsa kabre vatan,

Vazifesi degil; cunku "hepsi Allah'tan!"

Ne hukmu var ki, esasen yalanci dunyanin?

Olurse,yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nın

Fena kuruntu degil! Ben derim, sorulsa bana:

"Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana!"

MEHMET AKİF ERSOY
1914

SEMİH-58
31.12.2005, 14:07
ONUN YERİ DOLDURULAMAZ

UMTçarşı
31.12.2005, 14:09
Ermenilerin öldürdüğü Türklere site
20. yüzyılda Ermeni çeteleri tarafından 1 milyon Türk'ün öldürüldüğünü belirten bir internet sitesi, herkesi sanal anıta bir sanal karanfil koymaya davet ediliyor.
31 Aralık 2005 11:54
"Bir asırlık sessizlik', 'Unutulan 1 milyon' ve 'Ermeniler cinayetlerini hala inkar ediyor' başlıkları atılan "http://memorial.imprescriptible.us/index.php" adresindeki sitede, "Doğu Anadolu'dan (1914-1922) Azerbaycan'a (1988-1994) Ermeniler toplu katliamlar gerçekleştirdiler. Bir milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oldular. Bu inkar edilen soykırımların mezarsız ve unutulan mağdurları için bu Sanal Anıtı onların anısına gerçekleştirdik. Bu anıt ayrıca Ermeni terörizminin (1975-1985) bütün mağdurlarına da ithaf ediliyor. Ermeni terörizminde Avrupa ve ABD'de masum insanların kanı döküldü" ifadelerine yer veriliyor.

İngilizce, Fransızca ve İspanyolca olarak hazırlanan internet sitesinde
ayrıca "Adınızı yazın ve unutulan mağdurların anısına siz de bir çiçek bırakın. Hep birlikte haydi sessizliği bozalım. Böylece hatıralar canlı kalır" çağrısı yapılıyor.




BİR KARANFİLDE BİZ KOYALIM !!!!!!!!!

http://memorial.imprescriptible.us/index.php

UMTçarşı
31.12.2005, 14:10
Ermenilerin öldürdüğü Türklere site
20. yüzyılda Ermeni çeteleri tarafından 1 milyon Türk'ün öldürüldüğünü belirten bir internet sitesi, herkesi sanal anıta bir sanal karanfil koymaya davet ediliyor.
31 Aralık 2005 11:54
"Bir asırlık sessizlik', 'Unutulan 1 milyon' ve 'Ermeniler cinayetlerini hala inkar ediyor' başlıkları atılan "http://memorial.imprescriptible.us/index.php" adresindeki sitede, "Doğu Anadolu'dan (1914-1922) Azerbaycan'a (1988-1994) Ermeniler toplu katliamlar gerçekleştirdiler. Bir milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oldular. Bu inkar edilen soykırımların mezarsız ve unutulan mağdurları için bu Sanal Anıtı onların anısına gerçekleştirdik. Bu anıt ayrıca Ermeni terörizminin (1975-1985) bütün mağdurlarına da ithaf ediliyor. Ermeni terörizminde Avrupa ve ABD'de masum insanların kanı döküldü" ifadelerine yer veriliyor.

İngilizce, Fransızca ve İspanyolca olarak hazırlanan internet sitesinde
ayrıca "Adınızı yazın ve unutulan mağdurların anısına siz de bir çiçek bırakın. Hep birlikte haydi sessizliği bozalım. Böylece hatıralar canlı kalır" çağrısı yapılıyor.




BİR KARANFİLDE BİZ KOYALIM !!!!!!!!!
http://memorial.imprescriptible.us/index.php
http://memorial.imprescriptible.us/index.php
http://memorial.imprescriptible.us/index.php
http://memorial.imprescriptible.us/index.php