Ana Sayfa  |  Site Haritası  |  Forum  |  Chat
‹ Anasayfaya geri dön  |  Sivaslilar.net  |  Sivastuning.com
Sivasspor


Hoşgeldiniz
Zurück   SivasSpor.com - Yiğidoların Özgür Sesi > Dünyadan Futbol > Dünya Tribünleri

Dünya Tribünleri Tribün Dünyasındaki İlginç Olayları Buradan Paylaşabilirsiniz

Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil

Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 17:39   #1
ready
Usta Yiğido
 
ready - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 2.401
Thanks: 1.622
735 Mesajına 1.153 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 ready ist zur Zeit noch ein unbeschriebenes Blatt
Standart Dünyanın En Önemli Tribünleri

Hep konuşuyoruz forumda tribün kültürü,tribün alemi diye ama gerçek anlamda tribünün kültürünün ne demek olduğunu çok azımız biliyor..Tribün demek bir yaşam biçimi demektir..Kombineyi cebe indirip her maç stadda olmaktan farklı bir şeydir tribün insanı olmak..Kız arkadaşını sevmediğin kadar takımını sevmek,hayatından ailenden dostlarından kısacası her şeyden vazgeçebilmektir..Gerekirse tribünün için ölebilmeyi göze alabilmektir..Hatta rakip tribünlerin iyi olmasını istemektir..

Tribün nedir,kültürü nedir anlatmaya kalksak sayfalar dolusu yazı yazmamız gerekir..Benim sizlerle paylaşmak istediğim şey biraz farklı..Liverpool,Milan gibi takımların tribünleri dünya çapında şöhrete sahiptir..Ancak bu şöhret tribünlerin başarısından değil takımların popüleritesinden kaynaklanmaktadır..Sizlere bu topicte dünya tribün aleminin gerçek anlamda en büyüklerini en iyilerini tanıtmaya çalışıcam..Okuyacağınız yazıda gerçekten en büyük olanları tanıyacaksınız..Ve gerçekten holiganizmi hayat felsefesi olarak seçenleri..

İşte karşınızda dünyanın en büyük tribünleri..

AEK(Yunanistan)-->Original 21



Kendisi de bir AEK taraftarı ve futbol takımında 8 yıl boyunca forvet oynamış olan Demis Nikolaidis günümüz futbolunda takım aşkının en büyük sembollerinden biri haline geliyor.

Atletico Madrid'deki kariyerini yarıda bırakıp klübüne kötü günlerde destek olmaya çalışan Demis, klübünün hisselerini satın alarak şampiyonluk hedefiyle lige başlamış ve binlerce AEK taraftarını stadyumlara sürüklemiştir.

Bu sezon olimpiyat stadında oynanan maçlarda, seyirci sayısı ona ve takıma olan inancın göstergesidir.

Taraftarlığın da ötesinde. Original 21

AEK'in taraftar profili, diğer takımlara göre farklılıklar gösterir. Yunanistan'ın bu en büyük taraftar organizasyonunun başlangıcı 30 yıl öncesine uzanır.

1975 yılının ortalarında, bir kısım taraftar hem deplasman maçlarında organize olabilmek hem de maddi açıdan güçlenebilmek amacıyla ilk taraftar klübünü kurarlar. Amaç, taraftarlar arasında dayanışmayı arttırmak ve takımı her nerede olursa olsun takip etmektir. İsim olarak stadyumlarının kapısını seçerler: Gate 21.

Bu arkadaş ve taraftar grubu, bugün de halen süregelen hayallerimizi de oluşturmaya başlar zaman içerisinde.Atina'da Agios Nikoleas'ta biraraya gelen bu grup, tüm dışlanmalara rağmen, yavaş yavaş dünya çapında güçlü bir organizasyon için ilk adımları atarlar. Klüp onlar için artık hayatlarının ortak noktasıdır.

1982 yılına gelindiğinde taraftarlar, kuruluş amaçlarını gözden geçirirler ve aslında ilk kuruluş evresindeki ideallerinden saptıklarını farkederler.

Taraftarlar Klübü'nün takımı maçlarda desteklemekten çok kişisel çıkarlar için çalıştıklarını gördüklerinde şüphelerinde haklı olduklarını anlarlar ve yenilenme ihtiyacı hissederler.

Onlar için AEK'i desteklememek daha da kötüsü kişisel çıkarlara hizmet etmek imkansız gibidir.

Bu amaçla ilk kuruluş aşamasındaki ideallerini gözden geçirip, "original" fikirlerine dönüş yaparlar ve bugün de bildiğimiz Original "Gate 21" ortaya çıkar.

Original 21 taraftar grubu fikirleriyle bir kez daha canlanır. Bütün dışlanmalara ve nefrete rağmen Original 21 ona inananların hayat tarzı haline gelir. Artık AEK nerdeyse Original 21 oradadır.

Zanora caddesindeki büroları onların ilk hayallerin gerçekleşmesindeki ilk adımdır. Nea Filadelfia tadyumunun Skepasti tribünün bir köşesinde toplanan hayalperest gençlerin evi olur burası.

İşte AEK tribün liderinin ağzından Original 21';

"Zonara caddesindeki büromuzdan sonra birçok insanın rahatsızlığına rağmen varlığımızı halen sürdürüyoruz. Birçoğu için Panathinakos stadına sadece 200 metre uzaklıktaki bu yerde varlığımızı sürdürebilmek imkansız gibiydi.

Ancak orada toplandığımız hergün bizi daha güçlü kılıyor, daha çok biraraya getiriyor.

Çok kısa bir sure sonra, başka bir hayalimizi daha gerçekleştirip Leoforos Alexandras bulvarında yeni bir merkez daha açabildik.

Burası da Panathinakos stadyumuna oldukça yakın biryerde bulunuyor. Merkez haline getirdiğimiz bu yerde ideallerimiz oluşuyor, hayallerimiz gerçekleşiyor birer birer.

Tüm bu başarılarımıza, takım sevgisiyle sürüklendiğimiz bu uğraşlara nefretle bakan, temsil ettiğimiz ideallere karşı çalışan herkese tutkununun ve inancın gücünü gösteriyoruz burada ve dünyanın her köşesinde.

AEK felsefesini sonsuza kadar yaşatabilmemiz dileğiyle."

Boca Juniors(Arjantin)-->La Dolce



İngiliz gazetesi The Observer'ın, Seyretmeden ölmemeniz gereken 50 spor olayı arasında 1. olarak gösterdiği Boca Juniers ve River Plate rekabetini ülke gazeteleri maçın oynanmasına 1 hafta kala manşetlerine taşımaya başlar. Superclasico adı verilen rekabet bir zengin-fakir çekişmesiyle başladı.

İki kulüpte Buenos Aires'in gelir seviyesi düşük La Boca bölgesinde kurulmuştur. Ancak 1938'de River Plate Arjantin'de zengin kesimin oturduğu Nunez'e taşınınca ezeli düşmanlık ve rekabet başlamış oldu. Boca taraftarlarını çalışan kesim ve göçmenler oluşturur. River taraftarının büyük bir çoğunluğu yüksek kesimden Buenos Aires sosyetesinden gelir. Taraftarlar birbirlerinden tam anlamıyla nefret eder. Öyle ki 1993 yılındaki yaşanan bir olay hafızalara kazınır: Boca Juniors rakibi River Plate'a 2-0 yenildi. Stadın çıkışında Riverli iki taraftar kurşunlanarak öldürüldü. Genç bir Boca taraftarı stadın duvarına "Şimdi maç berabere,Yani 2-2 " yazdı.

Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te Boca Juniors taraftarlarından birine ölüm döşeğinde son arzusunun ne olduğu sorulduğunda cevabı şöyleydi: "Tabutumu rakip takımın bayrağına sarın." Hayatı boyunca daima River aleyhine tezahürat yapmış olan bu adam rakip takımın bayrağına sarılı olarak gömülmek istiyordu. Son nefesini verirken şunları mırıldandı: "Bizimkiler, ötekilerden biri geberdi diye sevinsin."

super clasico’da her taraftar (hincha), tribündeki kalabalığın (hinchada) organik bir parçasıdır. “ben” değil, “biz” vardır. bireysel kimliklerinden sıyrılır arjantinli tribünde. söylenen bir tezahüratın, tribünün önünde dalgalanan bayrağın, ellerin üzerinde yükselen bir flamanın arkasında tek yürek olunur, “omuz omuza” durulur. maç kaybedilse de kazanılsa da stad hemen terk edilmez. boca’nın “the 12” taraftar grubu sahalarında kaybettikleri river maçlarında ekstradan yarım saat daha kalırlar tribünlerde. river’ın sahada kazandığının karşılığı tribünde dinmeyen tezahüratla eşitlenmeye çalışılır
super clasico’lar öncesinde sahada şova yer yoktur. tribünler 5 saat önceden dolar ve “oyun” orada başlar. saha yemyeşildir takımların çıktığı ana kadar. sonrasında bir arjantin geleneği sahne alır. konfetiler, tuvalet kağıtları, teyp bantları fışkırır tribünlerden. (bu bir tribün şovudur, avrupa’da örneğine yakın zamanda rastladığımız maçı geç başlatma eylemi ile benzerlik taşımaz...) boca ve river taraftarı bu şovu hiçbir zaman bir arada yapmaz. maç başında boca’lıların konfeti şovuna, river’lılar ikinci yarı başında karşılık verirler. la bombonera’daki maçlarda en ateşli taraftarlardan biri locasından sarkıttığı göbeğiyle tribünleri selamlayan maradona’dır.

Boca taraftarının korkak olarak nitelendirdiği River taraftarına taktığı isim "gallinas" yani tavuk.. River taraftarı ise fakir bölgede yaşadıkları için Boca taraftarına "los puercos" yani "domuzlar" der. 298 maçlık rekabette üstünlük 113'e 92 Boca Juniors'tadır. Ayrıca Boca Maradona'yı River ise Alfredo di Stefano'yu dünya futboluna hediye ettiler.

Bunu da ekliyim:

River Plate en büyük taraftar grubu:
los borrachos del tablon: river plate'in en piskopat tribünüdür tribünün lideri william schlenker isimli kel bir vatandaştir, Yaklaışık 1 yıl önce kavganın dozajını ayarlayamayınca river plate'in sahasi 5 mac kapandi, william kardeşe de tribün yasagi geldi..

Boca'nın ise
la doce: .. onlarında lideri rafa diye kır saclı bir elemandir. bunlar tribünlerde kanarya kafası koparır, la doce'liler tavuk keser.. hayvan sevmezler,

Livorno(İtalya)-->Brigate Autonome Livornesi (BAL)/Livorno Otonom Tugayları



Livorno, Toscana bölgesini Pisa ve Grosetto şehirleri ile birlikte Akdeniz’e bağlayan, Batı İtalya’nın liman kentlerinden birisi. Bu coğrafi tanımın yanısıra kent, İtalyan işçi sınıfı tarihinde saygın bir yere sahip. Palmiro Togliatti, Toscana işçilerinin grevlerini ve yenilgiye uğramasına rağmen anti-faşist direnişlerini, 1922’de yayımladığı “Faşizm üzerine dersler”de saygı ile anmaktadır.

Yakın zamana kadar, özellikle ülkemizde, bölgenin ve şehrin ilerici tarihsel geleneği üzerine pek fazla bir bilgiye sahip değildik. Ne zaman kadar? 12 Aralık 2005’de oynanan ilginç bir futbol karşılaşmasına kadar. O gün, bir çoğumuzun İtalyan 1. futbol ligi Serie A’daki varlığından bile habersiz olduğu Livorno takımı ile, ırkçı-faşist taraftar topluluğuyla ünlü başkentin Lazio takımı futbolun yeşil çimlerinde karşı karşıya geldi. Sahadaki savaşı skor olarak Livorno kazandı. Ama tribünlerde de savaş vardı; Livorno taraftarları zaferi Lazio’nun faşistlerinin kafasında meşaleler yakarak kutladı!... Bir anda bütün Avrupa tribünlerinin ve anti-faşistlerinin gözleri, bu mütevazi liman kentine, futbol takımına ve taraftarına çevrildi; kimdi bu yürekleri kızıl, gözleri kara insanlar?

Ondan sonra, internet ve matbuu basın üzerinden Livorno şehrinin ve insanlarının hayranlık uyandıran geçmişi açığa çıktı. Ve öğrenildi ki, İtalyan Komünist Partisi 1921’de bu şehirde kurulmuş. Futbol takımının taraftar lokalinin ismi de tesadüfi (!) olarak 1921’dir. Öğrenildi ki, bu tribünlerde Stalin’in doğum gününü kutlayan pankartlar açmak, sosyalizmin ve anti-faşist savaşın anısını canlı tutmak sıradan bir görev haline gelmiş. Öğrenildi ki, şehrin futbol takımı 2004 yılında, 55 yıl aradan sonra yeniden 1. lige çıktığında, taraftarın kutlama etkinlikleri içinde neo-faşist partinin şehirdeki lokalini yakmak da varmış. Öğrenildi ki bu tribünler, geçen sene Nasıriye’de ölen 34 İtalyan askeri için saygı duruşu yapmayı reddetmiş. Bütün İtalyan stadyumlarında o saatte saygı duruşu yapılırken, Livorno’nun maçlarını yaptığı Armando Picchi Stadı o gün, “Nasıriye, Nasıriye” tezahüratları ile çınlamış. Bu çılgınca görünen, ama komünizmin nasıl her türlü milliyetçi önyargıyı reddederek mazlumdan ve haklıdan yana bir ahlaka sahip olduğu hatırlatan duruşun, İtalya’da onlara ne kadar düşman bir cephe yarattığını tahmin etmek zor değil. Ama şu ana kadar görüldü ki, Livorno şehri ve tribün müdavimleri, onlara sadece onur verecek bu düşmanlığı önemsemiyorlar. Nitekim geçtiğimiz aylarda UEFA Kupası’nda İsrail’in Maccabi Haifa takımı ile oynadıkları maçta da, siyonizmin Filistin topraklarındaki katliamlarına tepki olarak stad, Filistin bayrakları ve Filistin’e destek pankartları ile donatılmıştı.Livorno takımının ve şehrinin artık kendisi kadar ünlü bir taraftar grubu var: Brigate Autonome Livornesi (BAL)/Livorno Otonom Tugayları. Ve onların öcülüğünde her Pazar Livorno tribünleri orak çekiçli bayraklarla, kapitalistlere ve onların faşist uşaklarına meydan okuyan pankartlarla süsleniyor. Ancak, Avrupa tribünlerinin komünist ve anti-faşist gençlerinin dikkatini, hayranlığını ve tezahüratlarını kazanan bu grubun başının, bu ünle birlikte derde girdiği anlaşılıyor. İtalyan burjuvazisi bu duruma daha fazla tahammül edemedi; 500 taraftarına stada giriş yasağı getirilmesi yetmezmiş gibi, yakın zamanda da provokasyonlarla bazı taraftarları tutuklandı. Bu nedenle grup kendini, söylemde de olsa feshetmiş görünüyor. Tribünlerdeki bu anti-faşist hava, saha içinde de karşılıksız değil. Artık uluslararası anlamda da birçok taraftarın sevgilisi, bir liman işçisinin oğlu olan takım kaptanı Cristiano Lucarelli, aslında çok daha önceleri dikkatleri çekmişti; 21 yaş altı milli takımının maçında, attığı gol sonrası formasını çıkarıp altındaki Che Guavera tişörtünü gösterdiği ve bu nedenle milli takımdan uzaklaştırıldığı zaman… Şimdilerde ise, Livorno forması altında attığı gollerden sonra sıktığı yumruğuyla tribünlere koştuğunda, artık onbinlerce demekten çekinmeyeceğimiz hayran kitlesi onunla daha da bir coşuyor. Futbol spikerlerinin deyimiyle, “İtalyan futbolunun geç keşfettiği” 32 yaşındaki futbolcu, aynı zamanda futbol sahalarında az sayıdaki devrimci-sosyalist sporcunun da sembol ismi durumunda…

Aslında futbol ile devrimci bir güç gösterisi yapan, daha doğrusu ona politik bir içerik kazandıran tek tribün Livorno değil. İtalya’da tribün ile politik tutum her zaman daha açık bir ilişki içinde olmuş. 1999 yılında faşist tribünler Ultras İtalya adı altında birleşirken, 2001 yılında anti-faşist tribünler de “Fronte di Resistenza Ultras” adı altında kendi birliklerini kurmuşlar. Bu birlik içinde en öne çıkan isim Livorno; fakat Livorno dışında Empoli, Ternana, Ancona, Perugia, Genoa şehirlerinin tribünleri de ezici bir anti-faşist ve devrimci-sosyalist kitleye sahip. Resistenza Ultras, yayınladığı bildiride "günlük yaşantımızın her kesitinde milliyetçilik adı altında yapılan ırkçı ve faşist söylemlere karşı olarak tek düşünce tarzımız, her pazar düşmana aynı mesajı ve kronik düşünceyi göndermektir: İtalyan faşistleri asla özgür olamazlar!" diyerek, Avrupa gençliği içinde yeniden hortlayan neonazizme karşı militan duruşlarını tanımlamaktadır.
__________________
Her Zaman Her Yerde En Büyük Sivasspor
ready isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Bu Konuda ready'a Teşekkür Eden Üyelerimiz...
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 17:40   #2
ready
Usta Yiğido
 
ready - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 2.401
Thanks: 1.622
735 Mesajına 1.153 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 ready ist zur Zeit noch ein unbeschriebenes Blatt
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

St. Pauli(Almanya)-->Millerntor



Hamburg'un liman ve kerhaneler, barlar semtinin kahverengi-beyaz renkli şen kulübü FC Saint Pauli, kendine mahsus bir külttür. Taraftarlarının kararlı anti faşist tavrı, her partiden daha güvenilirdir. Millerntor tribünündeki -skordan bağımsız- neşeli hayat ve coşkulu destek, dillere destandır. 1910 doğumlu kulübü kült yapan, müthiş başarıları değil, futbolu sevme ve 'yorumlama' biçimiyle oluşturduğu bu kendine özgü kültürüdür.

St. Pauli, hep bir asansör hayatı yaşadı. 1977'den 2002'ye dek toplam 7 sezon oynadığı Bundesliga'ya 5 kez çıkıp düştü! 2002'deki son düşüş feci oldu. Büyük bir mali krize girdi. 2004 yılında kulüp, 3. Lig'den mahalli kümeye düşmemek için mücadele ediyordu. 36 ayda üç kat birden inip dibe vuran bir asansör: Yerli bir kült kulübü, Göztepe'yi hatırlatan bir irtifa kaybı. Fakat St. Pauli ruhu kendini gösterdi. Kulübün 'ortamından' gelen bir ekip, vaziyete el koydu. Genç takımın hocası Andreas Bergmann, takımı orta sıralara taşımayı başardı. Düşünün ki, o feci zamanda bile seyirci ortalaması 17 bindi!

St. Pauli için içelim

Başkan Corny Litmann'ın akıllı hamleleri de, mali açıdan da biraz nefes almalarını sağladı. Tiyatro yöneticisi Litmann, 'Almanya'nın ilk açık eşcinsel kulüp başkanı olmakla' övünüyor kendi adına değil, 2002 sonunda kriz koşullarında yönetimi üstlenmeden önce 25 yıl tribünden izlediği kulübü adına. 22 Ocak'ta Frankfurter Allgemeine'de yayımlanan söyleşisinde 'teknik olarak futboldan anlamadığını, zaten böylesinin iyi olduğunu' söylüyor: "Belki bir oyuncunun karakter olarak St. Pauli'ye uyup uymadığınısöyleyebilirim, fakat sportif kararları teknik yöneticiler vermeli." Litmann ve arkadaşları, belediyeden, sponsorlardan, olabilecek herkesten destek sağlamak için koştururken, St. Pauli ruhuna uygun kitlesel katılımlı kampanyalar da gerçekleştirildi. Örneğin 'Retter' (kurtarıcı) yazılı tişört kampanyası: Kulübü seven binlerce futbolsever, St. Pauli'nin kurtuluşuna katkıda bulunmak için bu tişörtlerden satın aldı. 'St. Pauli için içelim' eylemi ve bağış kampanyası, tam St. Pauli'likti! Hayat boyu kombine kart uygulaması, öyle. Bayern Münih'le ayarlanan dostluk maçı da, St. Pauli'ye maddi katkı sağladı ve kamuoyuna onun 'ehemmiyetini' hatırlattı. Litmann, "Kulübün sonsuz sayıda yaratıcı taraftarı var. Bu kampanyaların dışarıya dönük temsilini ben üstlendim ama aslında çok sayıda insanın katkısı var bu işlerde" diyor. 'Camianın potansiyelini harekete geçirme' fikrinin hakikat olmasıydı, St. Pauli'yi kurtarma kampanyası.

2. lig lideri Alemania Aachen'i bırakıp 9 yıl sonra St. Pauli'ye dönen Jens Scharping'in sözleri, nasıl havaya girildiğini gösteriyor: "O karıncalanmayı hissetmek, Millerntor'a çıkmanın şehvetli tadını yeniden almak istiyorum." Hırvatistan Milli Takımı'nda da forma giyen Bremenli Ivan Klasnic'in, 8 yıl oynadığı St. Pauli hakkında Kicker'e söylediklerini de ekleyelim: "St. Pauli özel bir kulüptür. Taraftarlara bir bakın, yeter: İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmem. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."

Sampdoria(İtalya)-->Ultras Tito



Ne Arjantinli taraftarlar, ne Yunanlı taraftarlar, ne de "you'll never walk alone" şarkısından başka hiçbir olayı olmayan Liverpool taraftarlarının ulaşamayacağı, taraftarlık bilincini dünya üstünde en iyi benimseyen, deplasman ile içsaha arasında hiçbir fark görmeyen Sampdoria tribünlerinin sözü geçen en büyük taraftar grubu.

Ultra kelime anlamı itibariyle "aşırı", "en uçtaki" ifadelerinin karşılığıdır...

Dünya tribün tarihinde isminde "ultras" ı ilk kullanan grup ise Sampdoria'nın lokomotif taraftar oluşumu UTC'dir yani "Ultras Tito Cucchiaroni"... 1960 lara dayanır bu grubun tarihi...

Grubun ismi 1958 ile 1963 arası Sampdoria forması giyen Tito lakaplı Arjantinli forvet Ernesto Bernardo Cucchiaroni'den gelmektedir..

Ne Milan'ın "Kızıl Tugaylar"'ı ne de Roma'nın "Ultras" grubu onların karşısında söz sahibi değildir..İtalya'nın en çok saygı duyulan,kendisinden en çok çekinilen taraftar grubudur..Gittikleri deplasmanlarda onlar stada alınmadan rakip takım seyircisi görmek mümkün değildir..1985'de Roma'nın Ultras grubuna hem de Roma'da attıkları meydan dayağı sonrası diğer tribünlerin korkulu rüyası haline gelmişlerdir..

Panathinaikos(Yunanistan)-->Gate 13



İngiliz futbol dergisi fourfourtwo'nun aralık sayısında Anton Rippon'un, Panathinaikos-Olympiakos derbisine ilişkin yazısı şu satırlarla başlıyor: "28 ağustos 2005, Yunanistan Ligi'nde yeni sezonun başladığı gün. şehrin Olimpiyat Stadyumu'nda ülkenin en heyecan verici futbol karşılaşması oynanıyor. Panathinaikos-Olympiakos, yani zengin ile fakir, sefil ile soyluların mücadelesinde gözlerini kan bürümüş 60 bin kişi toplanmış."
Panathinaikos ve Olympiakos kulüpleri arasındaki "ezeli" rekabet, tam seksen beş yıldır her geçen gün artarak devam ediyor. atina'da bu iki takım arasında oynanan maçlarda ortalık karışıyor, sporun ana unsurları olan dostluk ve centilmenliğin yerini şiddet ve küfür alıyor, kan gövdeyi götürüyor. yaşanan olayları, akdeniz insanının sıcakkanlılığıyla, çabuk öfkelenmesiyle bile açıklamak mümkün olmuyor.

Spireus Louis Stadı'nda en ateşli Panathinaikos taraftarlarının bulunduğu tribun.

Gate 7'deki Olympiakos taraftarlarına büyük üstünlük kurmuşlardır..

Aek, Olympiakos ve nefret ettikleri diğer yunan takımlarının oynadığı Avrupa maçlarına gidip, karşı takımı destekleyen taraftar grubu.,

Olympiakos ile aralarındaki rekabetin büyüklüğünü anlamak için bu olayı okumak yeterlidir..

"1995 yili Euroleague Final Four finaline Olympiakos (Panathinaikos'u yari finalde eleyerek) ve Real Madrid yukselmis, kupayi 73-61 lik skor ile Arvydas Sabonis'li Real Madrid kazanmistir. bunun uzerine yunan televizyonunda kisa bir sure sonra yayinlanan bir spor programina katilan panathinaikos takiminin yildizlarindan Fragiskos Alvertis programa Real Madrid formasi ve atkısı ile çıkmıştır"

Polis dövmeleri ve otobüs yakmalarıyla da ünlüdürler.

Çıkardıkları olaylardan ötürü kulüplerine yıllık yaklaşık 5 milyon euroya mal oldukları söylenir..Ancak onlar sadakatleri,kulüplerine olan bağımlılıkları,her şartta stadı doldurmaları ve kulüple ilgili ne ürün varsa almarıyla ünlüdürler..

Olympiakos'a karşı öyle bir nefretleri vardır ki;bir kaç yıl önce Olympiakos'un ellerinden kaptığı iki eski futbolcuları kaleci Nikopolidis ve forvet Konstantinou'yu ölümle tehdit etme noktasına gelmişlerdir..Zaten Pao'da oynanan ilk Olympiakos maçında açtıkları pankartlarda yazılanları okumak bu nefreti anlamak için yeterlidir: "Bu gün para için kendini sattın,yarın sırada annen,karın ve çocuğun var" , "Sizler para için Atilla'nın Türkleri'nin tarafına bile geçersiniz"

Onları kısaca anlatmak için Yunanistan'ın çArşı'sı demek yeterlidir..Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir nokta vardır..Nam sahibi bir tribün olmalarına rağmen "Deliler" adını verdikleri PAOK tribünlerinden korktukları su yüzüne çıkmış bir gerçektir..
__________________
Her Zaman Her Yerde En Büyük Sivasspor
ready isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Bu Konuda ready'a Teşekkür Eden Üyelerimiz...
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 17:43   #3
ready
Usta Yiğido
 
ready - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 2.401
Thanks: 1.622
735 Mesajına 1.153 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 ready ist zur Zeit noch ein unbeschriebenes Blatt
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Lazio

İtalyanca’da boyun eğmeyen anlamına gelen Irrudicibili, İtalya’da birçok futbol kulübünün taraftar grupları tarafından kullanılan bir isim. Irriducibili adında Juventus ve Internazionale takımlarına gönül vermiş taraftar grupları da bulunmasına rağmen, en ünlü Irriducibili grubu Laziolu taraftarlara ait.



1987 yılında Lazio tribünlerine giren siyah gömlekli (Mussolini’nin kurduğu Ulusal Faşist Partisi mensupları giyerdi) Irriducibili, Lazio’nun baskın taraftar grubu olan Eagles Supporters’ın hakimiyetine 1992 yılında son vererek tribünlerdeki liderliği eline geçirmiş. Ezelden beri temel karakteristiği aşırı sağ fraksiyonlar olan Lazio tribünlerinin bu eğilimi, Roma Olimpiyat Stadı’nın kuzey kale arkasında konuşlanan Irriducibili’nin hakimiyeti ile doruk noktasına ulaşmış.


Lazio tribünlerinin ve dolayısıyla da Irriducibili’nin genel profili, taraftar yapısının oluşum kökenleri açısından açıklayıcı olabilir. Lazio, İtalya’da başkenti Roma olan bölgenin adı. Lazio taraftarları genellikle başkent Roma dışındaki banliyölerde yaşayan İtalyanlardan oluşuyor ve Laziolular kendilerini Roma’nın asıl yerlileri ve gerçek Romalılar olarak görüyorlar. Lazio ve Roma arasındaki rekabetin temel çıkış noktası da zaten buradan geliyor. Roma taraftarlarının kökeninin şehir dışından gelen göçmenlerden, yani gerçek Romalılardan oluşmadığını düşünen Laziolular, kendilerini gerçek Romalı ve gerçek İtalyan olarak görüyorlar. Lazio-Roma çekişmesinin temelinin sağ-sol görüş ayrılıkları olduğu çokça ifade edilse de, gerçek nedenin göçmen şehirliler-yerli köylüler çatışması olduğu düşünülüyor. Tabii ki Lazio’nun sağ görüş, Roma’nın ise sol görüş ağırlıklı taraftar yapısının da bu rekabetin oluşumunda etkili olduğu muhakkaktır. Ancak İtalyanların geneline hakim olduğu bilinen ve Roma İmparatorluğu kökenlerinden geldiği düşünülen “kendini beğenmişlik ve milliyetçilik” karakterinin Roma taraftarlarında da görülmesi gayet muhtemeldir.


Aşırı milliyetçi olan Irriducibili taraftar grubu mensupları, özellikle siyahi ırk ve Yahudi karşıtlıkları ile biliniyorlar. Uzun yıllar kadrosunda siyahi oyuncu bulundurmayan Lazio, faşist imajının kendisine zarar verdiği düşüncesiyle artık bu politikasından vazgeçmiş durumda. Örneğin 2006-2007 sezonunda Lazio’nun kadrosunda 4 siyahi oyuncunun bulunduğunu görüyoruz. Her maçta sağ kollarını havaya kaldırarak Nazi selamı veren Irriducibili’nin bu dönüşüme ne kadar hoşgörü ile karşılık vereceği ise gayet açık: Hep beraber faşist selamı!


İtalyan oyuncu Paolo Di Canio’nun Lazio’ya transferi sonrasında tribünlerdeki görüntülerini sahaya da yansıtan bir sembol bulan Irriducibili için Di Canio bir kahraman konumuna gelmiş durumda. Maçlarda faşist selamı vermekten çekinmeyen Di Canio, bu konuda çeşitli cezalar da almasına rağmen bu tavırlarından vazgeçmemiş ve faşist duruşunu sahada sergilemeye devam ederek İtalya’da önemli tartışmalar yaratmış bir isim. Livorno ile oynanan karşılaşmada sosyalist oldukları bilinen Livorno taraftarlarına faşist selamı veren Di Canio’ya cevap, ertesi maçta sol yumruğunu havaya kaldıran Livorno kaptanı Cristiano Lucarelli’den geldi. Benito Mussolini’ye olan hayranlığını açıklamaktan çekinmeyen Di Canio’nun boy boy fotoğraflarını, Lazio’yla ilgili bütün taraftar gruplarının internet sitelerinde görmek mümkün.


Lazio’nun tam adı olan Societa Sportiva Lazio’nun S.S. Lazio olarak kısaltılışı da, Lazio tribünlerinin yapısını birebir yansıtan bir görüntü oluşturuyor. Societa Sportiva’nın spor müessesesi ya da Türkçe’deki tam karşılığı olarak spor kulübü manasına gelmesine, yani Nazilerin S.S. birlikleri ile bir alakası olmamasına rağmen, Lazio’nun faşist tribünleri bu S.S. kısaltması ile tam bir uyum gösteriyor. Bu S.S. kısaltmasının Lazio tribünlerinin oluşumunu ne kadar etkilediği bilinemez, ancak bu durumun Irriducibili tarafından memnuniyet verici olarak karşılanması çok muhtemel.


Tribünlere gamalı haç sembolleri ve Mussolini resimleri asan, faşist selamları çakan ve ölümünden sonra Sırp Kasabı Arkan(Zeljko Raznatovic)’ın anısına tören düzenleyen faşist Irriducibili, futbol dünyasındaki en ünlü ırkçı gruplardan birisi. Sol gruplar tarafından adeta nefret edilen Irriducibili’nin Romalılara açtıkları bir pankart, grubun yapısını net bir şekilde açıklayacak düzeyde:


“Auschwitz ülkeniz, fırınlar eviniz!”


Lazio taraftarının en sansasyon yaratan olayı ise şudur. 2000 yılında 33.Hafta Juventus Parma maçının ;inci dakikasında Parmalı Cannavaro nun attığı tertemiz golün hakem tarafından iptal edilmesi üzerine 1-0 devam eden maç 1-1 olmaz .Gol verilse Lazio son haftaya lider girecektir.Ancak Juve lider olur.Çılgına dönen Irriducibili grubu ertesi günü 1500 kişiyle İtalyan futbol federasyonunu basar ve ortalığı dağıtır.;Adalet yoksa savaş var; yazılı bir pankart açarlar.Ertesi hafta Juventus perugia deplasmanında puan kaybeder ve Lazio son hafta şampiyon olur.

Bir diğeri de Roma da oynayan eski Beşiktaşlı Zago, Lazio-Roma maçında Laziolu bir futbolcuyla itişirken yüzüne tükürür.Bu görüntülen akşam TV;de yayınlanır.Bir kaç gün sonra Zago karısı ve çocuğuyla bir restorana gider arabasını parkeder 3 tane Irrıdıcubili üyesi Zago;nun önünü keser.Sen bizim oyuncumuzun yüzüne tükürdün.Şimdi biz de sana tükürüyoruz diyerek ağır küfürlerle Zago&;yu hastanelik ederler.

Takımdaki yıldızları sattıktan sonra başkanın evini yakma teşebbüsünde bulundular.

Dönemin başkanı Cragnotti'nin 2001'de ırkçılığa dur demeliyiz konuşmasından sonra 5000 taraftar Romada başkana destek yürüyüşü yaptı. ertesi gün 50000 Lazio taraftarı başkanı protesto yürüyüşü yaptı.

Klübün altyapısında yetişen Alessandro Nesta'nın transferin son gününde satıldığını duyunca binlerce taraftar Roma'yı yerle bir etti. Başkan ve yöneticler günlerec Roma'ya gelemedi.


Sampdoria(İtalya)


Ne Arjantinli taraftarlar, ne Yunanlı taraftarlar, ne de "you'll never walk alone" şarkısından başka hiçbir olayı olmayan Liverpool taraftarlarının ulaşamayacağı, taraftarlık bilincini dünya üstünde en iyi benimseyen, deplasman ile içsaha arasında hiçbir fark görmeyen Sampdoria tribünlerinin sözü geçen en büyük taraftar grubu.

Ultra kelime anlamı itibariyle "aşırı", "en uçtaki" ifadelerinin karşılığıdır...

Dünya tribün tarihinde isminde "ultras" ı ilk kullanan grup ise Sampdoria'nın lokomotif taraftar oluşumu UTC'dir yani "Ultras Tito Cucchiaroni"... 1960 lara dayanır bu grubun tarihi...

Grubun ismi 1958 ile 1963 arası Sampdoria forması giyen Tito lakaplı Arjantinli forvet Ernesto Bernardo Cucchiaroni'den gelmektedir..

Ne Milan'ın "Kızıl Tugaylar"'ı ne de Roma'nın "Ultras" grubu onların karşısında söz sahibi değildir..İtalya'nın en çok saygı duyulan,kendisinden en çok çekinilen taraftar grubudur..Gittikleri deplasmanlarda onlar stada alınmadan rakip takım seyircisi görmek mümkün değildir..1985'de Roma'nın Ultras grubuna hem de Roma'da attıkları meydan dayağı sonrası diğer tribünlerin korkulu rüyası haline gelmişlerdir
__________________
Her Zaman Her Yerde En Büyük Sivasspor
ready isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 17:45   #4
ready
Usta Yiğido
 
ready - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 2.401
Thanks: 1.622
735 Mesajına 1.153 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 ready ist zur Zeit noch ein unbeschriebenes Blatt
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Napoli (İtalya)

1904 yılında kurulan, Omar Sivori ve Diego Armando Maradonalı kadrosuyla herkesin gönlünü kazanan, 1988/89 Sezonu'nda müzesine götürdüğü UEFA Kupası'yla Avrupa'da da fırtına gibi esen, 2004 yılında ekonomik anlamda iflas ederek Serie C'ye düşen ve 2007/08 Sezonu'nda geri döndüğü Serie A'da eski günlerine dönme sinyalleri veren Società Sportiva Calcio Napoli; kısaca SSC Napoli.

Sahası: Stadio San Paolo (78.210)
Başkanı: Aurelio De Laurentiis
Teknik Direktörü: Edoardo Reja

İtalya'nın en önemli gazetelerinden Repubblica yaptığı araştırmanın ardından İtalya'da bir futbol takımını destekleyen her 10 kişiden 1'inin Napolili olduğunu ve kulübün ülkedeki en geniş 4. taraftar kitlesine sahip olduğunu açıkladı.

SSC Napoli'nin en önemli ezeli rakibi olarak başkent ekibi AS Roma gösteriliyor. İki takım arasında oynanan mücadeleler ülkede "Güneşin Derbisi" (Derby del Sole) olarak biliniyor. İki takım arasında 2008/09 Sezonu'nda Roma Olimpiyat Stadı'nda oynanan karşılaşma öncesi bir treni gasp eden ve şehirde önemli maddi hasara yol açan Napoli taraftarlarının sezon boyunca deplasman maçlarına gitmesi yasaklandı.

Napoli Ultras takımın en ateşli taraftar grubu ve ülkenin en fanatik kesimi olarak değerlendiriliyor.


Partizan(Sırbistan)

Grobari (Mezarkazıcılar)
Partizan taraftarları ‘Grobari’ lakabıyla anılıyor. Türkçesi ‘Mezarkazıcılar.’ Bu lakabı, renklerinin Siyah-Beyaz olmasından dolayı ezeli rakipleri Kızılyıldız’ın taktığı söylentileri var. Bir diğer iddia ise, stadın bulunduğu sokağın adının Humska (Mezarlar) olması yüzünden bu lakabın takıldığı.

En büyük grup

Böylesine iddialı sözler sarfeden Mezarkazıcılar, ülkenin en büyük taraftar grubuna sahip. 2005’te Partizan önce Devler Ligi ön elemesi, ardından UEFA Kupası 1. turu ve Sırbistan Kupası’nda bir 3. lig ekibine elenince, taraftarlar bunun sorumlusu olarak Sportif Direktör Nenad Bjekoviç ile Genel Sekreter Zarko Zecevic’i göstermiş ve bu ikili görevden ayrılmak zorunda kalmıştı. Geçen sezon ise UEFA Kupası’nda Bosna ekibi Mostar maçında çıkardıkları olaylar yüzünden Partizan kupadan ihraç edilmişti. Sırplar işin ciddiyetini İnter Bakü maçında anladı ve olay çıkarmadıkları gibi Sırp kasabı Karadziç’in posterini açmaktan kaçındı.

PAOK taraftarlarıyla kardeşler

Grobari’nin, Yunanistan’da aynı renkleri taşıyan PAOK takımının taraftar grubu “Gate 4”le de güçlü bir kardeşlik anlaşması var. İki grup, geçen sezon PAOK ile Kızılyıldız arasında oynanan basketbol maçında güçlerini birleştirip, rakip takım taraftarlarına saldırmıştı. Sırp taraftarlarının felsefesi ise korkutucu: Kuralsız ve karşılıksız şekilde kulüp için ölmek. Bu arada dikkat çekici nokta, taraftarların birçoğunun, Grobari yazısını vücutlarının çeşitli yerlerine dövme olarak yaptırmış olması
__________________
Her Zaman Her Yerde En Büyük Sivasspor
ready isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Bu Konuda ready'a Teşekkür Eden Üyelerimiz...
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 17:45   #5
AYDIN1985
Usta Yiğido
 
AYDIN1985 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 1.023
Thanks: 221
158 Mesajına 252 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 784 AYDIN1985 isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Alıntı:
ready Nickli Üyeden Alıntı Mesajı Göster
St. Pauli(Almanya)-->Millerntor



Hamburg'un liman ve kerhaneler, barlar semtinin kahverengi-beyaz renkli şen kulübü FC Saint Pauli, kendine mahsus bir külttür. Taraftarlarının kararlı anti faşist tavrı, her partiden daha güvenilirdir. Millerntor tribünündeki -skordan bağımsız- neşeli hayat ve coşkulu destek, dillere destandır. 1910 doğumlu kulübü kült yapan, müthiş başarıları değil, futbolu sevme ve 'yorumlama' biçimiyle oluşturduğu bu kendine özgü kültürüdür.

St. Pauli, hep bir asansör hayatı yaşadı. 1977'den 2002'ye dek toplam 7 sezon oynadığı Bundesliga'ya 5 kez çıkıp düştü! 2002'deki son düşüş feci oldu. Büyük bir mali krize girdi. 2004 yılında kulüp, 3. Lig'den mahalli kümeye düşmemek için mücadele ediyordu. 36 ayda üç kat birden inip dibe vuran bir asansör: Yerli bir kült kulübü, Göztepe'yi hatırlatan bir irtifa kaybı. Fakat St. Pauli ruhu kendini gösterdi. Kulübün 'ortamından' gelen bir ekip, vaziyete el koydu. Genç takımın hocası Andreas Bergmann, takımı orta sıralara taşımayı başardı. Düşünün ki, o feci zamanda bile seyirci ortalaması 17 bindi!

St. Pauli için içelim

Başkan Corny Litmann'ın akıllı hamleleri de, mali açıdan da biraz nefes almalarını sağladı. Tiyatro yöneticisi Litmann, 'Almanya'nın ilk açık eşcinsel kulüp başkanı olmakla' övünüyor kendi adına değil, 2002 sonunda kriz koşullarında yönetimi üstlenmeden önce 25 yıl tribünden izlediği kulübü adına. 22 Ocak'ta Frankfurter Allgemeine'de yayımlanan söyleşisinde 'teknik olarak futboldan anlamadığını, zaten böylesinin iyi olduğunu' söylüyor: "Belki bir oyuncunun karakter olarak St. Pauli'ye uyup uymadığınısöyleyebilirim, fakat sportif kararları teknik yöneticiler vermeli." Litmann ve arkadaşları, belediyeden, sponsorlardan, olabilecek herkesten destek sağlamak için koştururken, St. Pauli ruhuna uygun kitlesel katılımlı kampanyalar da gerçekleştirildi. Örneğin 'Retter' (kurtarıcı) yazılı tişört kampanyası: Kulübü seven binlerce futbolsever, St. Pauli'nin kurtuluşuna katkıda bulunmak için bu tişörtlerden satın aldı. 'St. Pauli için içelim' eylemi ve bağış kampanyası, tam St. Pauli'likti! Hayat boyu kombine kart uygulaması, öyle. Bayern Münih'le ayarlanan dostluk maçı da, St. Pauli'ye maddi katkı sağladı ve kamuoyuna onun 'ehemmiyetini' hatırlattı. Litmann, "Kulübün sonsuz sayıda yaratıcı taraftarı var. Bu kampanyaların dışarıya dönük temsilini ben üstlendim ama aslında çok sayıda insanın katkısı var bu işlerde" diyor. 'Camianın potansiyelini harekete geçirme' fikrinin hakikat olmasıydı, St. Pauli'yi kurtarma kampanyası.

2. lig lideri Alemania Aachen'i bırakıp 9 yıl sonra St. Pauli'ye dönen Jens Scharping'in sözleri, nasıl havaya girildiğini gösteriyor: "O karıncalanmayı hissetmek, Millerntor'a çıkmanın şehvetli tadını yeniden almak istiyorum." Hırvatistan Milli Takımı'nda da forma giyen Bremenli Ivan Klasnic'in, 8 yıl oynadığı St. Pauli hakkında Kicker'e söylediklerini de ekleyelim: "St. Pauli özel bir kulüptür. Taraftarlara bir bakın, yeter: İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmem. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."

Sampdoria(İtalya)-->Ultras Tito



Ne Arjantinli taraftarlar, ne Yunanlı taraftarlar, ne de "you'll never walk alone" şarkısından başka hiçbir olayı olmayan Liverpool taraftarlarının ulaşamayacağı, taraftarlık bilincini dünya üstünde en iyi benimseyen, deplasman ile içsaha arasında hiçbir fark görmeyen Sampdoria tribünlerinin sözü geçen en büyük taraftar grubu.

Ultra kelime anlamı itibariyle "aşırı", "en uçtaki" ifadelerinin karşılığıdır...

Dünya tribün tarihinde isminde "ultras" ı ilk kullanan grup ise Sampdoria'nın lokomotif taraftar oluşumu UTC'dir yani "Ultras Tito Cucchiaroni"... 1960 lara dayanır bu grubun tarihi...

Grubun ismi 1958 ile 1963 arası Sampdoria forması giyen Tito lakaplı Arjantinli forvet Ernesto Bernardo Cucchiaroni'den gelmektedir..

Ne Milan'ın "Kızıl Tugaylar"'ı ne de Roma'nın "Ultras" grubu onların karşısında söz sahibi değildir..İtalya'nın en çok saygı duyulan,kendisinden en çok çekinilen taraftar grubudur..Gittikleri deplasmanlarda onlar stada alınmadan rakip takım seyircisi görmek mümkün değildir..1985'de Roma'nın Ultras grubuna hem de Roma'da attıkları meydan dayağı sonrası diğer tribünlerin korkulu rüyası haline gelmişlerdir..

Panathinaikos(Yunanistan)-->Gate 13



İngiliz futbol dergisi fourfourtwo'nun aralık sayısında Anton Rippon'un, Panathinaikos-Olympiakos derbisine ilişkin yazısı şu satırlarla başlıyor: "28 ağustos 2005, Yunanistan Ligi'nde yeni sezonun başladığı gün. şehrin Olimpiyat Stadyumu'nda ülkenin en heyecan verici futbol karşılaşması oynanıyor. Panathinaikos-Olympiakos, yani zengin ile fakir, sefil ile soyluların mücadelesinde gözlerini kan bürümüş 60 bin kişi toplanmış."
Panathinaikos ve Olympiakos kulüpleri arasındaki "ezeli" rekabet, tam seksen beş yıldır her geçen gün artarak devam ediyor. atina'da bu iki takım arasında oynanan maçlarda ortalık karışıyor, sporun ana unsurları olan dostluk ve centilmenliğin yerini şiddet ve küfür alıyor, kan gövdeyi götürüyor. yaşanan olayları, akdeniz insanının sıcakkanlılığıyla, çabuk öfkelenmesiyle bile açıklamak mümkün olmuyor.

Spireus Louis Stadı'nda en ateşli Panathinaikos taraftarlarının bulunduğu tribun.

Gate 7'deki Olympiakos taraftarlarına büyük üstünlük kurmuşlardır..

Aek, Olympiakos ve nefret ettikleri diğer yunan takımlarının oynadığı Avrupa maçlarına gidip, karşı takımı destekleyen taraftar grubu.,

Olympiakos ile aralarındaki rekabetin büyüklüğünü anlamak için bu olayı okumak yeterlidir..

"1995 yili Euroleague Final Four finaline Olympiakos (Panathinaikos'u yari finalde eleyerek) ve Real Madrid yukselmis, kupayi 73-61 lik skor ile Arvydas Sabonis'li Real Madrid kazanmistir. bunun uzerine yunan televizyonunda kisa bir sure sonra yayinlanan bir spor programina katilan panathinaikos takiminin yildizlarindan Fragiskos Alvertis programa Real Madrid formasi ve atkısı ile çıkmıştır"

Polis dövmeleri ve otobüs yakmalarıyla da ünlüdürler.

Çıkardıkları olaylardan ötürü kulüplerine yıllık yaklaşık 5 milyon euroya mal oldukları söylenir..Ancak onlar sadakatleri,kulüplerine olan bağımlılıkları,her şartta stadı doldurmaları ve kulüple ilgili ne ürün varsa almarıyla ünlüdürler..

Olympiakos'a karşı öyle bir nefretleri vardır ki;bir kaç yıl önce Olympiakos'un ellerinden kaptığı iki eski futbolcuları kaleci Nikopolidis ve forvet Konstantinou'yu ölümle tehdit etme noktasına gelmişlerdir..Zaten Pao'da oynanan ilk Olympiakos maçında açtıkları pankartlarda yazılanları okumak bu nefreti anlamak için yeterlidir: "Bu gün para için kendini sattın,yarın sırada annen,karın ve çocuğun var" , "Sizler para için Atilla'nın Türkleri'nin tarafına bile geçersiniz"

Onları kısaca anlatmak için Yunanistan'ın çArşı'sı demek yeterlidir..Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir nokta vardır..Nam sahibi bir tribün olmalarına rağmen "Deliler" adını verdikleri PAOK tribünlerinden korktukları su yüzüne çıkmış bir gerçektir..
Gardas sen hamburg´un neresindensin? )
AYDIN1985 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Bu Konuda AYDIN1985'a Teşekkür Eden Üyelerimiz...
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 18:31   #6
ShabbatShalom
Tecrübeli Yiğido
 
ShabbatShalom - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 31.07.2006
Mesajlar: 865
Thanks: 481
311 Mesajına 647 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 732 ShabbatShalom Maalesef Forumlarda cok az yorum yapıyor.
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

AEK - Partizan - PAOK Başka söz söylenmez 3'ünün yanında.
ShabbatShalom isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 18:57   #7
myway
Usta Yiğido
 
Üyelik Tarihi: 18.03.2006
Mesajlar: 3.670
Thanks: 2.696
978 Mesajına 2.692 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1042 myway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Liverpool

myway isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 18:57   #8
myway
Usta Yiğido
 
Üyelik Tarihi: 18.03.2006
Mesajlar: 3.670
Thanks: 2.696
978 Mesajına 2.692 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1042 myway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Bari

myway isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Bu Konuda myway'a Teşekkür Eden Üyelerimiz...
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 18:59   #9
myway
Usta Yiğido
 
Üyelik Tarihi: 18.03.2006
Mesajlar: 3.670
Thanks: 2.696
978 Mesajına 2.692 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1042 myway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Panathinakos

myway isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri
Alt 23.12.2010, 19:00   #10
myway
Usta Yiğido
 
Üyelik Tarihi: 18.03.2006
Mesajlar: 3.670
Thanks: 2.696
978 Mesajına 2.692 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1042 myway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblickmyway ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: Dünyanın En Önemli Tribünleri

Basel

myway isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
dünyanın, tornados, tribünleri, önemli

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © 2005
Bize Yazin  |   Sivasspor.com  |   Arşiv  |   Kullanım sözleşmesi  |   Yukarı Git