Usta Yiğido
Üyelik Tarihi: 16.11.2007
Yaş: 26
Mesajlar: 1.290
Thanks: 49
353 Mesajına 541 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 698 
|
Âşık Veysel'in 36. ölüm yıl dönümü
Âşık Veysel'in 36. ölüm yıl dönümü
Ünlü ozanı ölümsüz eserleri ile anıyoruz.
21 Mart 1973 yılında yitirdiğimiz saz üstadı, âşık geleneğinin son büyük temsilcilerindendi. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Âşık Veysel Şatıroğlu'nun Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından hazırlanmış hayat öyküsü:
Âşık Veysel, hayatını anlattıgı bir şiirinde "Üçyüzonda gelmiş idim Cihana" diyor. Yıl 1894 oluyor hesapça. Sivas'a baglı Sarkışla ilçesinin Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiş. Anası Gülizar, bir yaz günü köy dolaylarındaki Ayıpınar merasına koyun sağmaya gittiğinde oracıkta bir yol üstünde doğurmuş Veysel'i. Göbeğini de kendi eliyle kesmiş. Yaman kadınmış Gülizar ana. Bebesini bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüş. Babası Ahmet; bebenin adını Veysel koymuş.
Yıllar geçmiş aradan büyümüş konuşmuş yürümüş Veysel çocuk. Böylece yedi yaşına varmış... O yıl bir çiçek hastalığı salgını olmus Sivas'ta. Küçük Veysel de yakalanmış. Sol gözüne çiçeğin beyi çıkmıs kendi deyimiyle... Gözü akıp gitmiş. Sağ gözüne de perde inmiş önceleri. Yanlız ışığı seçebiliyormuş bu gözüyle. Babasına "Çocuğu Akdagmadeni'ne götür, orada bu gözünü açacak bir doktor var" demişler. Sevinmiş Ahmet emmi. Gel gör ki talihsizlik yine yakasını bırakmamış Veysel'in. Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın dönüverince yakında bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de, akıp gitmiş böylece. Veysel'in Ali adında bir ağabeyi ve Elif adında bir kızkardeşi varmış. Hepsi çok üzülmüş Veysel'in kötü kaderine.
Babası meraklı adammış. Halk ozanlarından şiirler okuyup ezberleterek avutmaya çalışmış oğlunu. Sivas'ın köyleri saz şairleriyle dolu. Onlar da ara sıra gelip Ahmet emminin evine uğrarlarmış. Veysel ilgiyle dinlermiş çalıp söylediklerini. Babası, oğlunun ilgisini görünce, bir saz alıp, vermiş ona. ilk saz derslerini, babasının arkadaşı olan Çamşıhlı Ali Ağa'dan almış Ve gitgide, kendini iyice saza vermiş Veysel. Ünlü halk ozanlarının şiirlerini çalıp söylemiş bir zaman.
Yirmibeş yaşındayken (1919) anası, babası Veysel'i Esma adında bir kızla evermişler ve kısa süre sonra ikisi de göçüp gitmiş bu dünyadan (1921).
Acı üstüne acı gelmiş ama, bitmemiş talihin kötü oyunu. İkinci çocuğu on günlükken, anasının memesi ağzına tıkanarak ölmüş, ardından da karısı yanaşmalarıyla evden kaçmış. Bu olay çok koymuş Veysel'e. Daha dertli olmuş ve iyice içine kapanmış. Karısı, koyup gittiğinde bir kızı varmış Veysel'in. Daha bir yaşına bile bitirmemiş, iki yıl kucagında gezdirmiş Veysel, ne çare o da yaşamamış.
Bu sıralar Veysel'i yeniden evermişler. Bu karisi 7 çocuk vermiş Aşık'a. Biri ölmüş, iki oğlan, dört kız, altısı sağ. Onlar da, 10 torun vermiş Veysel'e.
Âşık Veysel, Cumhuriyet'in Onuncu yıl dönümüne rastlayan 1933 yılına kadar, başka ozanların şiirlerini çalıp söylemiş. Kendi deyişlerini söylemekten utanır, çekinirmiş. O yıllarda şairlerimizden rahmetli Ahmet Kutsi Tecer tanımış Veysel'i. Onun ışık tutuculuguyla Veysel'in şiirleri aydınlığa kavuşmuş. Veysel, şairliğinin gelişmesinde Tecer'in büyük yardımlarını gördüğünü söylerdi her zaman.
Veysel'in gün ışığına, çıkan ilk şiiri Gazi Mustafa Kemal Paşa için söylediği: “Türkiye'nin ihyasi Hazreti Gazi” mısrasıyla başlayan şiirdir. Bundan sonra bütün yazdıklarını çalıp söyler olmuştu. 1933 yılına kadar, köyünden dışarı hemen hemen hiç çıkmadığı halde, bundan sonra bütün yurdu dolaşmış, yurdun çeşitli şehirleriyle, kasabalarını, köylerini yakından tanımıştır.
Halk ozanlarından en çok Karacaoglan'ı, Yunus'u, Emrah'ı, Dertli'yi severdi. (Çağımızın ozanlarından Ahmet Kutsi Tecer'in ayrı bir yeri vardı Veysel'de. Onun aracılığıyla Köy Enstitüleri'nde bir süre saz ögretmenliği de, yapmıştı Veysel. Sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yı1dızeli, Akpınar Köy Enstitüleri'nde bulunmuştu.
1952 yılında İstanbul'da büyük bir jübilesi yapılan Âşık Veysel'e, 1952 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı” özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştı.
Veysel'in bir başka özelliği daha vardı; köyünde ve çevresinde ondan önce bir tek meyve ağacı olmadığı halde, Sivrialan'da ilk meyve bahçesini o yetiştirmişti. Hem öyle bir bahçe ki, içinde elmadan kayısıya, kirazdan cevize kadar türlü türkü meyve ve çiçek vardı. Veysel, kardeşlerinin yardımıyla bu bahçeyi yapmaya başladığı zaman, köylüleri “Atalarımız bunca yıl böyle bir iş yapmamışlar, şu kör adam onlardan iyi mi bilecek ki böyle işe kalkıştı?” demişler. Birkaç yıl sonra ağaçlar yetişmiş, meyve vermiş. Köylüler önceki dediklerini hatırlayıp utanmışlar ve bu defa “O kör degilmiş, meğer kör olan bizmişiz diyerek Âşık Veysel'i kutlamışlar. İşte böylesine uzağı gören bir insandı o...
Yetmiş yıl karanlık bir dünyada yaşadı (Ölümü: 21 Mart 1973). Fakat karanlık gözlerindeydi yalnız, içi apaydınlıktı, şiirleri de öyle...
Halk şiirimizin bu güçlü ozanı yarım yüzyılı aşkın bir süre yazdıklarıyla, çalıp söyledikleriyle çevresine ışıklar saçtı. Sanırım şimdi de mezarında son uykusunu ışıklar içinde uyuyordur.
Yalnız çağımızda yaşayanlar değil, bizden çok sonra yaşayacaklar da "Dostlar Beni Hatırlasın" şairini unutmayacaklar ve her zaman rahmetle anacaklardır.
Seni aSla Unutmucaz 
__________________
SivassPor
|