İnönü'den eve yeni geldim, yorulduk, sesimiz kısıldı, ayaklarımız kollarımız her yerimiz ağrıyor ama değdi, hakkaten değdi, harika oldu! Zor ve iyi hazırlanmış bir rakipten çok önemli bir puan aldık.
Maçtan önce Beşiktaş taraftarı geçen yıl Fener maçında olduğu gibi takımlarını meşalelerle staddan bir kaç kilometre ötede karşıladı, taraftar olarak geçen haftaki Fener yenilgisinin hıncını bizden çıkartmak istiyor gibiydiler, stada bir kilometre kala trafik durdu, mecburen otobüsten inip Dolmabahçe'ye kadar yürümek zorunda kaldım. O kadar motive olmuş bir taraftar vardı ki bu motive BJK'li futbolculara da yansırsa işimiz zor diye düşündüm. Ancak geçen haftalardan kazandığımız güven İnönü'de maç başlamadan dakikalar önce herkese yansımıştı. Herkeste takıma ve futbolculara bir güven vardı maçtan önce. Sağolsunlar futbolcularımız da bizi yanıtmadılar. İkinci yarıda ilk golümüzden sonraki 10 dakikayı saymazsak bütün maç boyunca üstün olan, savaşan, galibiyeti isteyen bizdik.
Beşiktaş taraftarı maç boyunca federasyona, Aziz Yıldırım'a ve hakemlere küfretti, bu durumda hakemin etki altında kalmaması imkansızdı, o da öyle yaptı, etki altında kaldı ve verdiği kararlarla bizi çıldırtarak iki puanımızı yedi.
Her neyse altın değerinde bir puan aldık, üç puanı alamasak da üç puan almış gibi sevindik. Maç içerisinde ilk golden sonra o kadar sevindik, o kadar tepindik ki bir an bütün enerjimin tükendiğini bayılacağımı zannettim.

2-1 geriye düşünce bir an moralimiz bozulsa bile yine de geçen üç haftada yaptığımızı yine yapacağımız hissi vardı hepimizde, nitekim ikinci golu attık bu defa dakikalarca çılgınlar gibi sevindik.

Bu sevinci 30 bine yakın BJK taraftarının önünde yaşayan bilir.
Kısacası mükemmel bir gece oldu, biz üsütmüze düşeni yaptık, bize ayrılan yer küçük boşluklar dışında doluydu. Haftaya üç puanı alıp Sivas'ta ligde kalışımızı kutlamak da Sivas'taki taraftarımızın görevi. Haydi kolay gele, yeniden doğuşumuz kutlu ve mutlu olsun!