Cevap: TSL/SİVASSPOR-Trabzonspor Maçı Tahmin ve Yo
YENİN ŞU SİVASSPOR’U!
Dile kolay, tam 25 sene…
25 sene önce doğanlar çoluk çocuğa karıştı… O yıl bıyıkları yeni terleyenler ömürlerinin çoğunu geçirdiler… O yıl askerden dönenler çocuklarını everdiler... O yıl evlenenler dede, o yılın dedeleri de rahmetli oldu…
Ya o süreç içersinde çekilen çileler. Bu zaman içerisinde, ‘şampiyonluk’ kelimesiydi ağızlarda en çok gevelenen…O yıllar telefonlar yandan çevirmeliydi… Postacılar mektupları çuvallarda taşırdı… Bayramlarda insanlar birbirlerine resimli kartpostallar yollardı…
O yıllar deniz daha maviydi... Ormanlar daha canlıydı… Köylerde misafir odaları vardı, yabancılar orada ağırlanırdı... Güneş, akşam üzere denizin arkasından batarken, bir kıran tepesinde toplanan çocuklar, kasabadan köye gelen minibüsleri dört gözle beklerdi…
Her evde televizyon yoktu, olanlar da siyah beyazdı… Radyolar çeyiz sandığı büyüklüğündeydi ama tek kanal yayınlar yapılırdı. O sihirli kutuda, Nuri Sesigüzel’in, Yüksel Özkasap’ın, Erkan Ocaklı’nın türküleri çalınırdı…
Komşuluk ilişkileri bir başkaydı… Gece el fenerini eline alanlar ve bir şişenin içindeki üstüpü parçasını tutuşturup karanlığı aydınlığa çevirenler soluğu komşusunun evinde alırdı…
Analar hiç ağlamazdı!.. Genç kızların en büyük hayali zetina dikiş makinesiydi… Delikanlıların arka ceplerinde taşıdıkları horozlu ayna ile bordo-mavi taraklar aksesuarlarıydı… Babaların en büyük merakı, siyah tespih ve bir tütün tabakasıydı…
Hastalık mı dediniz? O da neyin nesi? Bir tas şekerli su her şeyin ilacıydı…Çok zaman geçti aradan çok… Ayak ve el parmaklarının sayısı yıllara yetmiyor…
Günümüzde telefonlar cebe girdi… Değil elle dokunmak, seslenseniz arayacağınız numarayı kendiliğinden çeviriyor… Postacılar mektuba hasret… Bayramlarda mesaj atılıyor, kartpostallar tarihe karıştı… Denizler semt pazarına döndürüldü… Ormanlar can çekişiyor, ağaçların rengi değişti… Köyler şehirleşti… İnsanoğlu garipleşti...
Minibüslerin yerini trafik canavarı son model arabalar aldı…Çocukların bekleyeceği kimse kalmadı, (şampiyonluk hariç) zaten evden dışarı da çıkmıyorlar, ceplerinde horozlu ayna taşımıyorlar, tarak kullanmıyorlar, zira onlar ya bilgisayarın başındalar, ya da renkli televizyonlarda gösterilen dizilere âşıklar…
Tek güneş kaldı değişmeyen, insanlara, doğaya nispet… Hep aynı yerden doğuyor, aynı yerden batıyor, aynı güzellikte, aynı saatte… Tesellimiz onun doğruluğu…
Evet, Trabzonsporlu yıllardır şampiyonluğa hasret! Sadece şampiyonluğa mı? Şampiyon olduğu o yıllar, benim gibi herkesin gözünde tütüyor… Bir şampiyonluk eski günleri geri getirmeyecek ama en azından sekiz milyon Trabzonsporluyu kendine getirecektir!
Uzun zamandır bu kadar yaklaşılmadı mutlu sona… Bordo-mavili takım bu hafta Sivasspor’u yenerse şampiyon olur, diğer maçları hiç düşünmüyorum bile… 1996 yılına inat, ezer geçer her takımı! Çünkü eski camlar bardak oldu; artık yok öyle üç kuruşa beş köfte…
Trabzonspor şampiyon olursa, milyonlarca Trabzonsporluyu özlemini çektiği yıllara geri döndürecektir. Dedeler babaların, babalar çocukların yaşına inecektir. Köylerde komşuluk ilişkileri canlanacak, herkesin yüzü eskiden olduğu gibi gülecektir… Delikanlılar İspanyol paça pantolon, genç kızlar da çiçekli etekler giyecektir…
Yenin şu Sivasspor’u, yenin ki Trabzonspor şampiyon olsun! O kutsal forma uğruna can verenlerin ruhları huzura ersin, yıllardır hakkı yenen Trabzonsporlular kendine gelsin. Yenin su Sivaspor’u, uçurun milyonlarca Trabzonsporluyu geçmişe, gitsinler köylerine, insinler gençlik günlerine, uzansınlar sahili bozulmayan Karadeniz’e, dört bir yanı yeşil yaylalara, karla kaplı dağlara…
Aksal YAVUZ
|