Serbest Kürsü

[Abdullah DuMaN]

Sokak Ortasına Kesik Kadın Başı Atıldı


Resmi büyütmek için tıklayın Gaziosmanpaşa'da, sokak ortasına plakası belirlenemeyen lüks otomobilden bir kadına ait kesik baş atıldı.



Gaziosmanpaşa'da, sokak ortasına plakası belirlenemeyen lüks otomobilden bir kadına ait kesik baş atıldı.
Edinilen bilgiye göre, Küçükköy İstanbul Caddesi 51. sokak üzerine gelen plakası belirlenemeyen lüks bir otomobilden yol ortasına kesik baş atıldı. Kesik başın üzerinde ileri geri giden otomobil, daha sonra hızla olay yerinden uzaklaştı. Sokaktaki vatandaşlar ve esnaf tarafından bulunan ve bir kadına ait olduğu görülen kesik baş için polise bilgi verildi. Olay yerine gelen polis kesik başın fırlatıldığı otomobilin siyah renkli Mercedes marka bir araç olduğunu ve içinde 2 kişi olduğunu belirledi. Kesik kadın başı gerekli incelemenin ardından Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

Polis çevredeki güvenlik kameralarından da yararlanarak kaçan otomobilin plakasını belirlemeye çalışıyor. Kesik başın kime ait olduğu henüz belirlenemedi.

Bu arada, kesik başı sokak ortasında gören bir çocuk heyecan içinde gördüklerini anlattı. Çocuk kesik başın bir kadına ait olduğunu ve çok kan aktığını söyledi. (Cihan Haber Ajansı) 06.02.2008 16:41 [1208830

[sivas_kangallı]

haber okuyunca çok etkilendim noluyo yha bu türkiyede:S:S

[Arif Coşkun]

Düşününki ne cani insanlar aramızda dolaşıyo.Vahşet ve barbarlıktan başka birşey değil.

[Abdullah DuMaN]

Türk Spor Basını'nın duayenlerinden Temel Özalak, geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetti...
7.2.2008




Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) üyesi gazeteci Temel Özalak hayatını kaybetti. İstanbul’da 1953 yılında doğan Özalak, 1984 yılında Cumhuriyet’te başladığı gazetecilik yaşamı boyunca Söz, Fanatik ve Posta gazetelerinde spor yazarı olarak çalıştı. Galatasaray, Nokta ve Gelişim Spor dergilerinde spor röportajları, incelemeler ve köşe yazıları yayınlanan Özalak, bir dönem de Erkekçe dergisinde koordinatörlük görevinde bulundu. Ödül kazanmış şarkı sözleri de bulunan Temel Özalak’ın vefatı dolayısıyla TSYD ve Galatasaray Kulübü başsağlığı mesajı yayınladı.

[Abdullah DuMaN]

Aralarında Rıdvan Dilmen, Cem Pamiroğlu, Cemil Turan ve Hami Mandıralı gibi eski yıldızların bulunduğu futbolcular, 12 Şubat'ta Bandırma M Tipi Cezaevi'ne gidiyor...
7.2.2008




Eski milli futbolcular Bandırma M Tipi Cezaevi’nde kalan tutuklu ve hükümlülerle 12 Şubat Pazartesi günü halı saha maçı yapmak için cezaevi yönetimine başvuru yaptı.

Fenerbahçe’nin ve A Milli Takım’ın eski futbolcusu Cemil Turan, cezaevi yönetimine yaptığı yazılı başvuruda, bir şekilde suç işlemiş ve cezalarını çekmek üzere Bandırma M Tipi Cezaevi’nde yatan tutuklu ve hükümlülere yönelik cezaevi yönetimi tarafından gerçekleştirilen sosyal, kültürel ve meslek edindirme çalışmalarını yakından takip ettiklerini belirtti.

Turan, bu faaliyetlerin suç işleyen insanların topluma yeniden kazandırılması konusunda çok önemli olduğunu ifade ederek, Fenerbahçeli eski futbolcular olarak tutuklu ve hükümlülere yönelik sosyal gelişim projelerine katkıda bulunmak istediklerini vurguladı. Bu çerçevede Fenerbahçe’nin ve Milli Takım’ın eski futbolcularından oluşan bir takımla Bandırma M Tipi Cezaevi’ndeki tutuklu ve hükümlülerle 12 Şubat Pazartesi günü saat 14.00’te halı saha maçı yapmak istediklerini ifade ederek, şunları kaydetti: "Halı saha maçında Cemil Turan, Cem Pamiroğlu, Hakan Tecimer, Yalçın Satılmış, Taygun Erdem, Zafer Tüzün, Rıdvan Dilmen, Hami Mandıralı, Kemal Şentürk, Serdar Şenkaya, Şenol Ustaömer, Nevruz Şerif, Timuçin Tuğ, Zorbay Kalkan, Nurettin Yıldız, Abdullah Efendiler ve Hakkı Çakar yer alacak."

Öte yandan, Fenerbahçe’nin eski futbolcusu ve Bandırmaspor Teknik Direktörü Erdi Demir, geçen ay Bandırma’da otomobiliyle yaptığı kazada bir üniversite öğrencisinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle tutuklanarak Bandırma M Tipi Cezaevi’ne gönderilmişti. Halı saha maçında Erdi Demir’in de oynayacağı öğrenildi.

[Yiğiter]

Bursa'da şampiyonluk sesleri

Bursaspor yönetimi ve teknik heyetinin, gelecek sezon Turkcell Süper Lig'de zirve yarışında olmayı hedeflediği bildirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Bursa Valisi Şahabettin Harput'un öncülüğünde, yeşil-beyazlı kulübün 20 milyon YTL'ye yakın borcunun kapatılması için başlatılan "yardım kampanyası" sonrası, Bursaspor cephesinden "şampiyonluk" sesleri yükselmeye başladı.



Bursaspor Teknik Direktörü Samet Aybaba, yaptığı açıklamada, zirveye oynayan bir takım oluşturmanın sanıldığı kadar zor olmadığını, ancak bunun için camiada herkesin ortak bir noktada birleşmesi gerektiğini söyledi.

Ligde iyi bir durumda olmamalarına karşın, içerdeki her maçta ortalama 15 bin taraftar karşısında oynadıklarını anımsatan Aybaba, "Bursaspor ekonomisi, altyapısı ve taraftar potansiyeliyle Türkiye'de futbol dendiğinde ilk akla gelen 5 kulüp arasında yer almalı" dedi.

Aybaba, arzulanan başarının bir yıl sonra yakalanmasının "hayal" olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti: "Biz gelecek sezon şampiyonluğa oynayan bir takım oluşturabiliriz. Eğer takım taraftarın önünde giderse bu taraftar da onu başarıya doğru iter. Bursaspor takımı hep taraftarının gerisinde, baskı altında kalmış. Gol yediğinde takımın temposu düşüyor. Yani takım hep önde gitmesi lazım. Biz bunun gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Önümüzdeki sezon zirve yarışında olacak bir Bursaspor için çalışmalarımıza şimdiden başladık. Ben geçen gün gelecek sezon için bir oyuncu izlemeye gittim. 15-20 gün içinde antrenör arkadaşları oyuncu izlemeleri için çeşitli ülkelere göndereceğiz."

Bursaspor takımını zor bir dönemde devraldığını, daha sonra takımın kendi kişiliğini, karakterini ve futbol anlayışını sahaya yansıtması konusunda da problemler yaşadığını ifade eden Aybaba, çalışmalarının karşılığını görmeye başladığını ve hayli mesafe aldıklarını vurguladı.

"RİCAM; BENİ GERİYE DÖNÜK YARGILAMASINLAR"
Aybaba, geçmiş dönemde Beşiktaş'ta futbol oynadığı için yeşil-beyazlı taraftarlarla iletişim sorunu yaşadığını kaydederek, "Bu benim için zor oldu. Bir takım şeyleri değiştirmeye, yönetim ve futbolcularla birlikte iyi şeyler yapmak için mesai harcarken, tepki görmek bizi zorladı. Ancak biz sadece işimizi yaptık" diye konuştu.

"Bursasporlu taraftarlar bundan böyle size destek vereceklerini açıkladı. Bu sizi nasıl etkiler" sorusuna Aybaba, "Sonuçta ben Bursaspor'un teknik direktörlüğünü yapıyorum. Taraftardan destek görmem hem beni hem de takımı olumlu motive eder. Taraftarlardan ricam, beni zaman geçtikten sonra geriye dönük yargılasınlar, ama ben taraftara saygı duyuyorum" yanıtını verdi.

Aybaba, "Şans verdiğiniz, ısrarla oynattığınız bazı genç oyuncular istenilen verimi sahaya yansıtamıyor. Bu konuda ne diyeceksiniz" sorusunu ise "1990 doğumlu oyuncular var. Çalıştıkça düzelecekler elbet. Ama ben oyuncularıma 'Kendinizi sadece saha içi için değil saha dışı için de geliştirin' diyorum. Kitap okumalarını, ülke ve dünya meseleleriyle ilgilenmelerini öğütlüyorum. Zaten tüm oyunculara İngilizce kurs veriyoruz. Bu dediklerimi yapan ileride başarılı olacaktır" diye yanıtladı.

[altuntas58]

Bursaspor şimdiden şampiyonluğa hazırlanıyor biz zirvede mücadele ediyoruz hala kendimizi inandıramıyoruz bizim yerimizde olmak isteyen sayısız külüp oduğununa hiç şüphem yoktur lütfen sivassporumuza sahip cıkalım bursaspor bizim konumumuza gelebilmek için çok büyük tranferler yapacaktır buda demek oluyorki 5-10 milyon dolar eğer biz bu parayı elimize gecirsek kesin şampiyon oluruz

[Yiğiter]

altuntas58 Nickli Üyeden Alıntı

Bursaspor şimdiden şampiyonluğa hazırlanıyor biz zirvede mücadele ediyoruz hala kendimizi inandıramıyoruz bizim yerimizde olmak isteyen sayısız külüp oduğununa hiç şüphem yoktur lütfen sivassporumuza sahip cıkalım bursaspor bizim konumumuza gelebilmek için çok büyük tranferler yapacaktır buda demek oluyorki 5-10 milyon dolar eğer biz bu parayı elimize gecirsek kesin şampiyon oluruz

bursanın imkanları bizde olsa şuan kaçıncı şampiyonluğa oynardık bilemiyorum..

[Yiğiter]

İlk Brezilyalıyı kim aldı ?
Türkiye Malatyaspor 1982 yılında adeta bir devrime imza atmıştı.....

Samba rüzgarı ilk kez Malatya'dan esti. Yugoslav ekolünden artık çıkmak isteyen Türkiye'de Malatya adeta bir devrime imza atmış ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan ülkemize, servet ödeyerek tam 3 Brezilyalı getirmişti. Fakat bu futbolcular Brezilya'nın vasat ekiplerinden gelen, Brezilya'da bile namı duyulmamış isimlerden değildi. 1982 Dünya Kupası'nın yıldızları sürpriz bir şekilde Malatyaspor'un kapısından girmişlerdi.

1988-89 sezonunda Eder Alexio De Assis, Serginho Bernardino ve kaleci Carlos Roberto Gallo artık Malatyasporlu'ydu. 1982 Dünya Kupası'nda Brezilya forması giyen bu futbolcuların Türkiye'ye gelişi olay yaratmış, zamanın tek televizyon kanalı TRT bile Ana Haber'de bu sürprize yer vermişti. Hatta sadece haberi vermemekle kalmamış bu futbolcuları stüdyoya alıp top bile sektirtmişti. Bu futbolcuların oynadığı takımın kaptanı ise şimdinin Fenerbahçe teknik direktörü Zico'ydu.

Kariyerinin son dönemlerinde Malatya'ya gelen bu futbolcular her ne kadar beklenen verimi Malatyaspor'a veremeseler de transferleri Türkiye'de haftalarca manşetlerden inmemiş, Malatyaspor Avrupa'da da adını duyurmayı başarmıştı.

İşte Türkiye Brezilyalıları Malatya sayesinde tanıdı. Çeşitli aralıklarla Brezilya ekolü ülkemizde hakim oldu. Yüzlerce sambacı bu topraklardan geldi geçti. Kimi kariyerinin ilk baharında kimiyse son baharında...

Brezilyalı teknik adamların zaman zaman gözü Türkiye'ye kaydı, fakat buradan milli takıma seçilen futbolcuların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Türkiye'ye gelen Dunga sürpriz olarak değerlendirilebilecek bir kararla sakatlanan Pato'nun yerine Beşiktaşlı Bobo'yu kadroya dahil etti. Herkes Alex'in takıma seçilip seçilmeyeceğini tartışırken son haftalarda eski formundan uzak Bobo'nun milli takıma seçilmesi bir anda ülkenin gündemine oturdu.

Daha önce 20 Yaş altı milli takımda forma giyen Bobo ilk kez A milli formayı giymenin heyecanını yaşadı. Her ne kadar Dunga ona forma giyme şansı vermese de o havayı soluması farklı bir heyecan sağladı. Peki Türkiye'de oynarken Brezilya milli takımına seçilme onurunu yaşayan kaç futbolcu var?

ALEX, R.CARLOS, EDU...
Akıllara ilk olarak Alex geliyor. Türkiye'ye transfer olmadan önce Cruzeiro'da oynarken Brezilya milli takımı forması altında Fransa'da düzenlenen Konfedarasyon Kupası'nda Türkiye'ye gol atan Alex buradan da milli olmayı başaran isimlerden biri...

Fenerbahçe'ye transfer olmadan önce 34 kez Brezilya milli takımında forma giyen ve 10 gol atmayı başaran Alex Fenerbahçe'ye transfer olduktan sonra bu onura sadece 4 kez ulaşabildi. Alex 9 Ekim'de Bolivya, 12 Ekim'de Venezuella 27 Mart'ta Peru ve 30 Mart'ta oynanan Uruguay maçlarında Brezilya kadrosuna girmeyi başardı. Carlos Alberto Parreira döneminde milli takıma seçilen Alex, Carlos Dunga döneminde bu onura erişemedi.

Brezilya'nın efsanevi futbolcularından biri olan Roberto Carlos ise Fenerbahçe'ye transfer olduktan sonra milli takıma seçilmedi. Roberto Carlos 2006 Dünya Kupası'ndan sonra milli takımı bıraktığını açıklamış fakat daha sonra mesaj göndererek tekrar milli takıma dönebileceğinin sinyallerini vermişti.

Fenerbahçe'de oynarken Brezilya milli takımına seçilme onuruna ulaşan bir futbolcu da Edu Dracena. 4 defa U-20, 2 defa Ümit milli takımda oynayan Edu Fenerbahçe'de forma giyerken de Dunga tarafından milli takıma davet edildi. Edu ABD ve Meksika maçları için kadroya çağrılmıştı.

TAFFAREL, RİCARDİNHO, KLEBERSON, CONCEİCAO...
NOKTAYI TÜRKİYE'YE GELMEDEN KOYDULAR!
Ülkemize kariyerinin son baharında gelen ve 101 maçla Brezilya Milli Futbol Takımı tarihinde en fazla kaleci forması giymiş oyuncu olan eski Galatasaraylı Taffarel, 1998 Dünya Kupası'ndan sonra bir daha önemli bir turnuva yüzü görme fırsatı yakalayamamıştı. Taffarel bu Dünya Kupası'ndan sonra G.Saray'a imza atmıştı.
21 kez Brezilya milli takımının formasını giymiş olan Beşiktaşlı Ricardinho 2002 Dünya Kupası’nda Emerson’un son anda omzundan sakatlanmasıyla finallerin başlamasına 24 saat kala ilk tercih olarak kadroya alındı, 4 maçta forma giydi. 2006 Dünya Kupası için Brezilya Milli Takımı teknik direktörü Carlos Alberto Parreira tarafından 23 kişilik kadroya seçilen Ricardinho Japonya ve Gana maçlarında yedek olarak oyuna girdi ve Ze Roberto’nun Gana maçında kaydettiği golün asistini yaptı. Bu Dünya Kupası sırasında Beşiktaş ile anlaşan Rico Paşa Beşiktaş formasını giydikten sonra bir daha milli takım formasını giymedi. Ricardinho milli takımdan gençlerin önünü açmak için affını istedi.

Aynı şekilde bir dönem Beşiktaş'ta forma giyen Brezilyalı futbolcu Kleberson da Beşiktaş forması altında hiç milli olamadı. 2002 yılında Scolari'nin daveti üzerine ilk kez milli formayı giymeyi başaran Kleberson 2002 Dünya Kupası'nda forma giydi. Bu kupadan sonra Kleberson bir anda kendisini Manchester United'da buldu. 2006 Dünya Kupası'nda çok forma giymek istemesine karşın takıma davet edilmedi.

Bir dönem G.Saray forması giyen eski Real Madridli Flavio Conceicao da Brezilya milli takımına iz bırakmış oyunculardan biriydi. G.Saray'a gelmeden önce 1995-2000 yılları arasında 45 kez milli takımda forma giyen Conceicao G.Saray forması altında milli takıma davet edilmemişti.

Bu tablo bir dönem Brezilya forması altında fırtınalar estiren futbolcuların ülkemize kariyerlerinin son baharlarında geldiklerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Her sene harika bir yeteneği futbol piyasasına sunan ve takım iskeletini devamlı değiştiren Brezilya'da forma giymenin ne kadar zor olduğunun altını çizmekle beraber Brezilya milli takımına seçilen Bobo'nun başarısını her ne kadar ilk maçında forma giyemese de bir kez daha kutluyoruz...

[FurkaN]

Geçmişi 16. yüzyıla dayanan kahvehane kültürünün Türk insanının günlük yaşamında önemli yeri var. Rivayetlere göre kahvenin Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra Müslüman tüccarlar tarafından İstanbul’a getirildiği söylenir.
İstanbul’da ilk kahvehane Tahtakale semtinde, Halepli Hakem ve Şamlı Şems adında iki Arap kökenli tüccar tarafından açılır. O tarihlerde Tahtakale’de açılan kahvehaneler toplumun ileri gelenlerinin gidip beyin fırtınası yaptığı yerlerdir. Bu mekânlar bir mektep olarak görülür ve oralar adeta bir eğitim kurumu gibi faaliyet gösterirdi. Hatta kahvehanelere ‘mektebi irfan’ veya ‘halk kütüphanesi’ ismi de verilirdi. Buralara giden sayısız insan, hayatı da çay içip büyüklerini dinleyerek öğrenirdi. Kahvehaneler, dönem dönem yasaklansa da giderek sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Mahalle kahveleri, esnaf kahveleri, aşık kahveleri gibi çeşitli adlarda hizmet vermeye devam ediyor. Günümüzde, her mahallede, her sokakta birer tane hatta birden fazla kahvehane var. Bin 500 civarında kütüphanenin bulunduğu ülkemizde kesin olmamakla birlikte yaklaşık 450 bin kahvehane olduğu tahmin ediliyor.

Son zamanlarda kahvehaneler de görsel ve işlevsel olarak şekil değiştirdi. Eskiden farklı düşünceden insanların koyu sohbetlere daldığı ve kitap okuduğu bu irfan mekteplerinin yerini oyun salonları almaya başladı. Artık işsizlerin, boş yere vakit harcayanların, emeklilerin, eşinden kurtulmak isteyen erkeklerin sığınma evleri haline geldi. Kimisi fanatiği olduğu takımı desteklemek için gitti kahvelere, “Takımın başında ben olsaydım...” şeklinde başlayan sözlerle takımına taktik verdi.

Kahvehane anlayışı eskisinden çok değişik olsa da eskiyi aratmayan mekânlar da hala yaşıyor. Anadolu’nun en köklü şehirlerinden biri olan Sivas’taki ‘Çerkezin Kahvesi’ bunlardan biri. Entelektüel insanların bir araya geldiği Çerkezin Kahvesi’nde, okey ve kâğıt oyunları yasak. Kahvehanenin duvarları geçmiş dönemin tarihî eserleriyle dolu. Kömürlü ütü, kahve değirmeni, radyo, gramofon, gaz lambası, yayık, semaver, eski silah, Sivas’a özgü ağızlık ve bıçakların yanında kılıçlar asılı duruyor.

Sabahın ilk ışıklarıyla kapılarını açan kahvehanenin ilk konukları cami cemaati. Sabah namazı sonrası cemaat, kahvaltı yapmak ve dostlarıyla sohbet etmek için buraya geliyor. Öğlen saatlerinde de öğretmen ve öğrencilerin uğrak yeri yine Çerkezin kahvesi. Her kesimden insanların buluşma vakti, akşam saatleri. Akademisyenler, bankacılar, yaşını başını almış emekliler, devlet memurları, esnaf, gençler ve sıklıkla olmasa da siyasetçiler ile yerel yöneticiler, Çerkez’in çayını içmeden evine gitmiyor. Kahvehanenin 30-40 yıllık müdavimleri var. Bunların başında da gazetemiz yazarlarından Ahmet Turan Alkan geliyor. Tanınmış edebiyatçılardan Beşir Ayvazoğlu gibi çocukluğu burada geçen Alkan, Sivas’ı anlattığı ‘Altıncı Şehir’ kitabında Çerkezin Kahvesi için ayrı bir bölüm ayırmış. Öğretim üyesi ve yazar Alkan, kitabında burası için şu ifadelere yer veriyor: “Mermer tablalı ağır masaların etrafında, ağır adamlar, ağır edalarıyla, ciddiyetle hüznün buluştuğu bir ifadeyle oturur, tavşan kanı ağır çaylar, ama ille de kaynaya kaynaya zifti çıkmış zehir-zıkkım acı kahveler içerler. Orta kahve istemek gafletinde bulunan tıfıl ve cahil yabancılar haricinde herkes birbirini tanır. Hem nasıl tanır? Medeni durumundan aile ahvaline, alışkanlıklarından siyasi temayüllerine, Brezilya dizisinden meclûbu olduğu dilberlerin adından en gizli zaaflarına kadar Çerkez’in kahvede herkes birbirinin aşinasıdır.”

Başka illerden Sivas’ı ziyarete gelenler, kentin önemli tarihî yapılarından Şifahiye, Çifte Minareli Medrese, Buruciye ve Gökmedrese’yi gezdikten sonra mutlaka burada soluklanır. Patent alma hazırlığı yapılan acı kahvesinden tadar. Her tür siyasi fikir sahibi, düşünceden insanlar, en ufak tatsızlığa yol açmadan sohbet eder. İşletmeci Ömer Yıldız, kahvehaneyi tek farkla Meclis’e benzetiyor. Muhabbetin kesildiği zamanlarda ise anlaşılır ki, Sivasspor’un maçı başlamıştır! Meclis TV’yi takip edebilmek için alınan televizyon genelde kapalıdır. Açıldığı saatlerde ise haber, sanat müziği yayınlayan kanallar ya da maç izlenir. Sivasspor’un, canlı olarak yayınlanan deplasman maçlarında sohbet rafa kalkar. Pür dikkat gözler televizyondadır. Çerkezin Kahvesi, mesleğe çıraklıktan başlayan Hüseyin Yıldız’dan çocuklarına miras kalmış. Yapılış sırrını kimselere vermedikleri acı kahvesiyle birlikte. Çok sayıda ev hanımı, bu sırrı öğrenmek için işletmeci Ömer Yıldız’ı soru yağmuruna tutuyor. “Okey ve kâğıt oyunları oynanmadan da kahveciliğin yapılabildiğini gösterdik.” diyen Yıldız, “Burası sohbetin demini aldığı yer” diyor.