Usta Yiğido
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 2.127
Thanks: 27
221 Mesajına 462 Kez Teşekkür Edildi.
|
EVET , Biz Bir Çeteydik
Bülent Uygun Röportajı
Sivas’ı zirveyi taşıyan eski yıldız Bülent Uygun’un futbol kariyeri ilginç anekdotlarla dolu. ‘Asker Bülent’iyle dünden bugüne ve geleceğe uzanan bir yolculuk ...
Şampiyonlar Ligi kupasını Kadıköy’e getireceğim’ Sivasspor’la zirveyi zorlayan eski futbolcu Bülent Uygun’un futbol kariyeri ilginç anekdotlarla dolu. Türk futbolunun ‘Asker Bülent’iyle dünden bugüne ve geleceğe uzanan bir yolculuk...
Asker selamıyla gönüllere taht kurdu. O da futbolcu tarlası Sakarya’da filizlendi. Orta saha oyuncusu olmasına rağmen F.Bahçe’de gol kralı oldu.
Sarı-Lacivertli takımdaki “Sakaryalılar çetesinin” de üyesiydi! Ayağı kırıldıktan sonra bir o yana bir bu yana savruldu. Bu savrulmalardan birinde yolu Sivas’tan da geçti. Orada kısa süre takıma ağabeylik yaptı. Futbolu bıraktıktan sonra menajerliğe başladı.
Çok sevdiği Mecnun Otyakmaz’ın ricasıyla o zaman 2.Lig’de bulunan Sivasspor’un menajerliği teklifini kabul etti. Takımı Süper Lig’e çıkartan baş aktörlerdendi. Geçtiğimiz sezon ise ligin 13. haftasında kendi ifadesiyle zorunluluktan eşofman giydi. İyi de yaptı. Türk futbolu en genç teknik direktörüyle tanıştı. Ligin en alt sırasında yer alan Sivasspor onun teknik direktörlüğünde ligi 7. bitirdi. Bu sene ise ufak tefek takviyeler yaptığı ekibiyle zirveyi zorluyor. Türk futbolunun ‘asker Bülent’iyle dünden bugüne bir yolculuk yaptık.
1971 tarihinde Trabzon-Sürmeneli bir anne, Rize-Ardeşenli bir babanın çocuğu olarak Sakarya’da dünyaya gelir. Güreş millî takımlarında hocalık yapan babası Fikret Bey’in etkisiyle 7 yaşından 14 yaşına kadar bilfiil güreş yapar. Futbola başlaması ise tamamen tevafuktur: “Sakaryaspor minik ve yıldız takımlarının futbol maçları vardı. Bu takımlarda arkadaşlarım bulunuyordu. Bir gün onların maçını izliyordum. Takımlar sahaya çıktı. Bir kişi eksik. Ben kenarda, duvarın dibinde otururken Ekrem hoca (Karaberber), ‘Oğlum futbol oynar mısın?’ dedi. ‘Oynarım’ dedim. O gün bugündür futbolun içindeyim.”
ARTIK GÜREŞ ANTRENMANINA GELMEYECEKSİN
Ekrem Karaberber, 14 yaşındaki delikanlıyı beğenir. Maç bittikten sonra onu yanına çağırır: ‘Sen kimin oğlusun?’ Cevap, ‘Fikret hocanın.’ Ekrem Karaberber, Bülent’in babasını tanıyordur. Öğleden sonra Fikret hocayı bulur. O gün babasına, ‘Senin oğlun güreşçi olup senin gibi aç kalacağına, futbolcu olsun, bu işten ekmek yesin’ der. Babası da akşam evde Bülent’e ‘Bundan sonra bir daha güreş antrenmanına gelmeyeceksin’ diye çıkışır.
O günden sonra meşin yuvarlağın peşinde koşar Bülent. İlk mevkii sağ kanattır. Güreşten geldiği için de arkadaşlarına nispeten daha güçlüdür. Derken Sakaryaspor A takımına yükselir.
Saha içinde olduğu kadar saha dışında da futbolcularının her hareketine dikkat eden alt yapı hocası Ekrem Karaberber’in rahle-i tedrisinden geçen Bülent Uygun, Sakaryaspor A takımında oynayan Oğuz, Serdar, Turhan, Kemal Yıldırım ve Aykut’tan da çok şey öğrenir: “Ben onların birleşimiyim diyebilirim. Turhan abinin iyi defansına, Oğuz abinin ara paslarına, Aykut abinin çalımlarına, Kemal abinin depara kalkışına, Serdar abinin şut atmasına bakardım. Bu özellikleri kendime uyarladım.”
FUTBOLUN YENİ YILDIZI, KADRO DIŞI
17 yaşında Ankara Şekerspor’dadır. Orada bir sene oynar. Sezon sonu ise komşu ilin takımı Kocaelispor’a ilk profesyonel imzasını atar. İmzanın karşılığı olarak 30 milyon alır. Takımı 2. Lig’de kümede kalma savaşı veriyordur. Orada arkadaşlarıyla ortaya koydukları performansla ligde kalırlar. Kocaelispor’daki ikinci yılında Güvenç Kurtar’ın teknik direktörlüğünde şampiyonluk yaşar ve 1992-93 sezonunda 1.Lig’e çıkarlar. Burada ilk hafta 7-2 kazandıkları Kayserispor maçında 2 gol atan Bülent Uygun, sezonun daha ilk yarısı dolmadan ‘Türk futbolunun yeni yıldızı’dır. Bu dönemde 4 büyükler Bülent’e transfer teklifinde bulunur. Bülent’in bu takımlarla görüşmesi Kocaelispor yönetimini ve hocası Güvenç Kurtar’ı çileden çıkarır. Kadro dışıdır. Bitime 5 hafta kala 4 puan öndeki Kocaelispor, ‘kadro dışı’ kararından oldukça etkilenecek ve sezonu 3. sırada bitirecektir. “Transfer görüşmeleri yapıyordum; ama golümü de atıyordum. Hoca ve yönetim, olayı biraz daha yumuşak geçiştirselerdi belki de şampiyon olacaktık.”
Sezon sonu G.Saray’la prensip anlaşmasına varmasına rağmen Adnan Polat ve Alp Yalman’ın soğuk yüzleri onu bu transferden vazgeçirir. F.Bahçe Başkanı Güven Sazak kendisini arar. ‘Seni takımımda görmek istiyorum’ der. O da gidip F.Bahçe’ye imza atar.
F.Bahçe’de ilk yılında takımda Tanju, Rıdvan, Pingel, Aykut gibi oyuncular olmasına rağmen 23 gol atarak gol kralı olur. Sarı-Lacivertli kulüpte unutamadığı olaylar yaşar. Örneğin ilk imzaya gittiği gün bine yakın taraftarın daha yeni aldığı otomobilinin üzerinde sevinçten zıplamaları bugün bile gözlerinin önündedir.
DEZAVANTAJI, TERSİNE ÇEVİRDİK
F.Bahçe’de oynadığı 4 yıl boyunca tek şampiyonluk yaşar. 5 Mayıs 1996 tarihinde Avni Aker Stadı’nda Trabzon’la oynanan tarihî maçta o da vardır. Maça çıkmadan önce F.Bahçe Başkanı Ali Şen, ‘Sakaryalılar’ diye tabir ettiği Oğuz, Aykut, Engin ve kendisini takımdan gönderecektir. Aslında şampiyonluk da zora girmiştir. Çünkü Trabzonspor Bülent’in ifadesiyle son 20 yılın liglerde mücadele eden en iyi takımını kurmuştu: “Her takımı yeniyorlardı. Biz de kazanıyor ve onları takip ediyorduk. Trabzon sahasında Van’a yenilince aradaki puan farkı 2’ye indi. Şampiyon olmamız için tek şart, onları Trabzon’da yenmekti.”
O maça giderken uçakta Oğuz ve Aykut kovulacağını öğrenmiştir. Bülent ve Engin’in durumu tam netlik kazanmamıştır. Psikolojik açıdan böylesine iç karartıcı bir ortama Trabzon’da otobüslerinin taşlanması da eklenmiştir: “Ali Şen saha dışı faktörleri avantaja çevirdi. Başbakan’ı bile aradı. Maç için özel güvenlik önlemleri alındı. Şehir gerildi. Otobüsümüzün camları indirildi. Aygün’ün başına taş geldi. Evet, öyle abartılacak bir durum değildi ama neticede taş gelmişti. Bir de Trabzonspor bizi eze eze yenmek istiyordu. Şartlar hep aleyhte gözüküyordu; ama bunu avantaja çevirdik.”
SANKİ TRABZON ŞEHRİNİN ŞARTELİ İNMİŞTİ
Ve maç günü. Bülent, maç öncesi Brezilyalı Teknik Direktör Carlos A. Parreira ile aralarında geçen konuşmayı anlatıyor. Ünlü teknik direktör, tercümanı Mustafa vasıtasıyla Bülo diye hitap ettiği Bülent’i yanına çağırır. Ona taktiği anlatır. “Bana, ‘Trabzon bugüne kadar ilk yarıları 2 farklı önde bitirdiği tüm maçları kazandı. Bu akşam ilk yarı soyunma odasına beraberlik ya da tek farklı bir skorla girmemiz lazım. Eğer bunu başarırsak ikinci yarı kazanmak için şansımız çok yüksek olur. Seni bu sezon tüm maçlarda oynattım. Ama bugün yedeksin. İlk yarı defansı sağlam tutacağım. İkinci yarı seni oyuna sokacağım’ dedi”. Bülent hocasını dinler ve ona sadece şunu söyler: ‘Hocam dünya şampiyonu hoca sensin. Sen daha iyi bilirsin.’
Maç başlar, Trabzon sağlı sollu ataklarla saldırıyordur. Kalede devleşen Rüştü sadece Abdullah’ın golüne engel olamaz. İlk yarı 1-0 biter. Parreira soyunma odasında oldukça sakindir. ‘Bülent çık oyna. Bu maç bizim; şampiyonluk hayırlı olsun’ diyerek Bülent’i sahaya sürer. Ve maçı, Oğuz ile Aykut’un golleriyle 2-1 kazanırlar: “Kazandıktan sonra birbirimize dedik ki, arkadaşlarımız üzüldü. Sevinci abartmayalım. İstanbul’da sevinelim.”
Maçtan sonra Trabzon sokaklarında dolaştıklarını anlatıyor Bülent: “Sokaklar bomboştu. Ne bir insan, ne ışık vardı. Adeta şehrin şalteli indirilmişti.”
EVET, SAKARYALILAR GRUBU ÇETEYDİ!
Peki Sakaryalılar çete miydi? Evet diyor Bülent, Sakaryalılar grubu hakikaten çeteydi: “Neden çeteydi? Takımın başarısı için birlik içindeydiler. Takım içinde kimseye ayrım yapmaksızın herkese el uzatıyorlardı. Hiçbir yerde kulis yapmayan onlardı. Kulis yapanları engelleyen onlardı. Sakaryalıydık, merttik. Bütün bunları da yaptık. Eğer bunları yapmak çetecilikse biz çeteydik.” Bülent, takım içinde kendi odasına bir tek Sakaryalıların girmediğini belirtiyor.
Sezon sonu Başkan Ali Şen; Oğuz, Aykut ve Engin’i takımdan gönderir ancak Bülent kalır. Kalmasına şaşırır; lakin futbolunu da oynar. Ta İstanbulspor maçına kadar: “Oğuz ve Aykut İstanbulspor’a transfer olmuşlardı. İnönü’de İstanbul maçına çıktık. İçerideki 30 bin, dışarıdaki 15 bin seyirci ‘İmparator Oğuz’ diye orayı inletiyor. Ben defansın sağında oynuyorum, Oğuz abi de İstanbul takımında orta sahada. Maç 1-1 bitti. Ali Şen, beni Oğuz’u tutmamakla, şike yapmakla suçladı. Maç içinde hiç karşı karşıya gelmemişiz ki, ben onu nasıl tutayım?”
ALİ ŞEN HAKARET ETMESEYDİ PARREİRA KALIRDI
Peki Manchester’ı deplasmanda nasıl yenmişlerdi? Bülent burada Ali Şen’e büyük pay veriyor. 1996-97 sezonunda takımı sessiz, sakin, içine kapanık Brezilyalı Lazaroni çalıştırıyordur: “Ali Şen soyunma odasına girdi. Ve uzun bir konuşma yaptı. ‘Burada Manchester tarihler yazdı. 40 yıl kimseye yenilmedi. Siz bu sahada aslanlar gibi mücadele ederseniz biz buradan galip döneriz. Çıkın, olmazı başarın. Tarihe geçin. 40 yıldır yenilmeyen bir takımı buraya gömün.’ Onun bu konuşması bizi gerçekten motive etti. Boliç’in golüyle kazandık.”
Yeri gelmişken… Ali Şen kadrolara müdahale ediyor muydu? “Kadroya direkt müdahale ediyor muydu, bilmiyorum. Ancak müdahale etmiyorum derse inanmam. Tanıdığım Ali Şen’in etmeme ihtimali yok.”
Ali Şen’in soyunma odasına girmesiyle ilgili de bir anısını bizimle paylaşıyor. Yine 1995-96 senesidir. Altay ile deplasmanda oynuyorlar. İlk yarı 1-1 biter. Ali Şen soyunma odasına iner: “Orada takımın hepsine ağza alınmayacak şeyler söyledi. Anlatamam. Parreira şoke oldu. O an bırakma kararı aldı. Hak etmediğimiz bir tepkiydi bu. İkinci yarı başladı. Altay 47. dakikada 2-1 önce geçti. Dedik ‘Şimdi ayvayı yedik, bu maç bitmez.’ Son dakikada Tayfun 30 metreden attı da maç berabere sona erdi. Parreira o beraberliğin bizi şampiyonluğa götüreceğini söyledi. Şampiyon olduk. Ama sezon sonu hoca bıraktı. Bence o günkü olay yaşanmasaydı hoca devam edecekti.”
DEPREMDE 35 AKRABASINI KAYBETTİ
Tekrar İstanbulspor maçından sonraki olaylara dönüyoruz. Ali Şen’in bu açıklamaları karşısında Bülent de sıcağı sıcağına basına şunları söyler: “Ben hayatım boyunca onurum için yaşadım. Değil Oğuz abi, babam bile olsa kimseyi tanımam. Bana arkadaşını tutmadı diyenlere sözlerini iade ediyorum.” Birkaç saat sonra da Vefa Küçük, Bülent’e kadro dışı kaldığını tebliğ eder.
Bülent kadro dışı bırakıldığı anda G.Saray, Beşiktaş ve Trabzon’dan transfer teklifleri alır. Devre arasıdır. Ancak Bülent, F.Bahçe taraftarını üzmemek için 6 aylığına Kocaelispor’a kiralık gitmeye karar verir. “Cuma günü Kocaeli ile anlaştım. Pazar maça çıktım. Maçı hanımın abisi Selçuk Şahin yönetiyor. 90. dakikada Erman bana çift daldı. Ayağım iki yerden kırıldı. Ondan sonra da futbol hayatım düşüşe geçti.” 6 ay boyunca yataktadır artık. Kendisini ısrarla isteyen takımlar ise ortada yoktur. Kocaelispor’da kalır. Sonra Ç.Dardanel’e kiralık gider. 1 Ağustos 1999’da ise M.Ali Yılmaz’ın isteğiyle Trabzonspor’a imza atar. Ancak takımı çalıştıran A.Suat Özyazıcı, Bülent’in transferine karşıdır. Sadece G.Saray ile yapılan maçta oynar. 17 Ağustos depreminden sonra Trabzon’dan ayrılır. Depremde 35’e yakın akrabasını kaybetmiştir. Futbol hayatı boyunca kazandığı tüm paralarla Sakarya’da yatırımlar yapan Bülent’in sahibi olduğu mal mülklerin hepsi de yerle bir olmuştur: “O durumumda bana kimse sahip çıkmadı. Sevgi eli uzatılmadı. Geçmişte onca şey yapmama rağmen arayan soran olmadı. Futbol âleminin delikanlı âlem olmadığını anladım. Ben de futbolu bıraktığımı açıkladım.”
MECNUN’UN VEFASI
Sıkıntılı günlerinde kendisine tek el uzatanın uzun zamandır tanıdığı Mecnun Otyakmaz olduğunu ve bunu hiç unutmadığını dile getiren Bülent, futbolu bırakma kararı almasına rağmen 1 yıl sonra yeniden yeşil sahalara döner: “Göztepe’ye kiralık gittim. Sonra üçüncü ligdeki Zonguldakspor’a gittim. Oraya sırf Zonguldak Maden İşçileri’nin deprem zamanı Sakarya’ya yaptıkları yardımlar sebebiyle gitmiştim. Kulüp kapanıyordu. Elimizi taşın altına soktuk. Amele birliğinin yatakhanelerinde bile yattım. Son maç da şampiyonluğu kaçırdık.”.
Bülent Uygun, Zonguldak’ta bir sene kaldıktan sonra Mecnun Otyakmaz’ın başkanı olduğu Üsküdar Anadolu takımında pazar günleri maça gelip çıkan bir futbolcudur artık. Daha yaşı 31’dir. “Mecnun Başkan daha sonra Sivas’a başkan oldu. 2001-2002’de Sivas’a gittim. Takımın abisiyim. Son on dakika oynuyorum. Ligde 5 puan öndeydik. Takım içinde bazı sorunlar oldu. Hoca beni kadro dışı bıraktı. Mecnun Başkan da yurt dışındaydı. Ben de ilk yarının bitmesine birkaç hafta kala da futbolu tamamen bıraktım.”
MECBUREN HOCA OLDU
Bülent Uygun futbolu bıraktıktan sonra menajerliğe başlar. Fatih, Gökdeniz, Cihan, Orhan Ak gibi oyuncular için kulüpler artık onunla pazarlık yapıyordur. Bu dönemde birçok maç izler. Mecnun Otyakmaz’ın tekrar Türkiye’ye dönmesiyle Sivasspor’un menajerliğine geçer. 800 milyar borcu olan ikinci ligdeki bu takımda yapacak çok şey vardır.
Kurduğu kadroyu teknik direktör İsmail Kartal’a emanet eder. Sezon sonu Süper Lig’dedirler. Burada da iyi bir ekip oluşturur. İlk yılında takımı Alman Werner Lorant çalıştırır. İkinci sezon ise takımın başında Karol Pecze vardır. “İyi bir hocaydı. İyi çalışıyordu. Ama işler iyi gitmedi. 13. hafta ligin en alt sırasındaydık.”
Başkanla oturup konuşur. Bir kan değişikliğine gidilecektir. Ancak fikstüre bakıldığında önlerinde F.Bahçe (kupa), Beşiktaş, Trabzon ve G.Saray maçları vardır: “Başkana dedim ki, bu zorlu maç trafiğinde hangi hocayı getirirsek getirelim, alınacak kötü sonuçlar bizi iyice darmadağın eder. Başkan ‘Peki ne yapacağız?’ dedi. Dedim ki, ben eşofman giyeceğim. Oyunculara diyeceğim ki 3,5 senedir sizin bütün sorunlarınızla ilgilendim. Şimdi takımın başındayım. Artık sıra sizde, bana yardım edeceksiniz.”.
Aslında niyetinde teknik direktörlük yoktur Bülent hocanın. Önlerindeki 4 maçı atlatıp ondan sonrası için yeni hoca arayışına girecektir. İlk maçında F.Bahçe’ye 4-0 kaybeder; ama bunu önemsemez. Çünkü hedef 12 puanla son sıraya demir attıkları ligdir. 11 Kasım 2006 günü İnönü’de Beşiktaş’ı 1-0 yenerler. Bir hafta sonra evlerinde Trabzon’u da aynı skorla geçerler. G.Saray’a Ali Sami Yen’de 3-1 yenilirler; ama ilk yarının son haftasında aldıkları A.Gücü galibiyeti onları 10. sıraya kadar taşır. Artık yeni hoca arayışları rafa kaldırılmıştır. Ligin en genç teknik direktörünün takımı, yarışı 7. bitirir.
Sivasspor bu sezona da iyi başladı. Ligin ilk haftasında Trabzon’la olaylı bir maç oynadılar. Bülent, Trabzon’un hükmen mağlup sayılıp üç puanın kendilerine verilmesi durumuyla ilgili ise ‘Kurallar neyse o uygulansın’ diye konuşuyor. Trabzon maçı haricinde oynadıkları 5 maçın 4’ünü kazanan Uygun’un talebeleri ligde G.Saray ve Beşiktaş ile zirvede yer alıyor. Sivasspor’un bu sezon ligdeki en büyük hedefi ise UEFA Kupası’na katılmak.
O, Sivasspor’da başarılı olursa bir gün F.Bahçe’yi çalıştıracak hocalardan biri olacağına inanıyor. Bu göreve geldiğinde de “20 milyon F.Bahçe taraftarını arkama alarak Şampiyonlar Ligi Kupası’nı Kadıköy’e getireceğim” diyor.
DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ASKERİNİN SELAMI
“Bir G.Saray maçı öncesiydi. Başkanımız Güven Sazak, ‘bu maçta gol atıp bana selam vermeni istiyorum’ dedi. O maçtan bir gün önce televizyonda şehit cenazesi haberi izlemiştim. Şehit çocuğunun, babasının tabutu başında verdiği asker selamı beni çok etkilemişti. Çok asil duruyordu çocuk. Zaten F.Bahçe-G.Saray maçlarının ayrı bir önemi vardı. Golümü attım. Gittim başkanıma selamımı verdim. Selam ‘Asker Bülent’e döndü. Türkiye Cumhuriyeti’nde asker Bülent olunca her komutan benim ağabeyim, her Asker kardeşim gibi oldu. O selam bana bunları kazandırdı. Dünyanın en güçlü askerinin selamıydı çünkü.”
spor3.com'dan alıntı
|